Olun ya da olmayın ama bir “Lohusa”nın yaşadıklarını mutlaka bilin. Başarılı oyuncu ve senarist Gupse Özay şimdilerde çok konuşulan yeni filmi Lohusa’da kadınlığın bu hem çok zor, hem de en heyecanlı dönemini fazlaca güldürerek ve biraz da gözyaşıyla anlatıyor, hepimizin duygularına dokunuyor. Geçtiğimiz hafta filmin The Stay Warehouse’da düzenlenen özel gala gecesine katılmak üzere Alaçatı’daydım. Tüm oyuncular ve Gupse de oradaydı. Ve birbirinden tatlı anlar yaşandı…
Tüm oyuncuların tam kadro olarak bir filmin galasına katılmaları olağan bir durum değil. Hele tüm oyuncuların filmi izleyicilerle birlikte izlemesi hiç sıradan değil. The Stay Warehouse’un içinde özel kurulan sinemada yerlerimizi aldıktan biraz sonra tüm ekip alkışlar eşliğinde sahnedeydi.
“Gülersiniz, gülmezsiniz; hemen arkanızda sizlerle filmi izliyor olacağınız” sözleriyle sahneye çıkan Gupse Özay hemen ardından sözü ekip arkadaşlarına verdi. Oyuncular o kısacık hoş geldin konuşması boyunca sahnede kurdukları güzel iletişim ve şakalaşmalarıyla nasıl bir enerjiye sahip olduklarını gösterdiler ve aslında filmde de nasıl bir duyguyla karşılaşacağımızın ipucunu verdiler.
Gupse’nin dediği gibi güldük, hem de çok; hatta gülmekten ağlayacak gibi olduk ama ara sıra da gülerken hüzünlendik.
Daha önce imza attığı Görümce ve Eltilerin Savaşı’nda da gördüğümüz üzere kadınlık hallerini komik hikayeler eşliğinde ustaca aktaran bir senarist Gupse Özay. Lohusa filminde de; çiçeği burnunda bir annenin toplumsal baskılar ve mükemmel annelik sendromunun tahakkümünde her ne kadar lohusa olduğunu ve olacağını inkar etse de, anneliğin hayatını pat diye değiştirmesiyle lohusalık depresyonunun ta dibine düşen, “lohusa”lığını dolu dolu yaşayan bir kadını canlandırıyor. Ve bunu yaparken ölesiye güldürüyor.
Gupse’nin en önemi yeteneği sadece kadınlara has bir durumu anlatması değil, çok doğal bir kadınlık halinden, annelikten yola çıkıp, yeni anneliğin şekillendirdiği yeni statülere de güldüren, bazen de duygulandıran bir bakış açısıyla yaklaşması. Kısaca tıpkı annelikle birlikte yeni oluşan anneanne, babaanne/kayınvalide, teyze, yeni annenin arkadaşları gibi kimliklere gerçekçi bir yorum getirmenin yanı sıra eş statüsünden babalığa geçişin ya da geçemeyişin tatlı heyecanlarını ve gelgitlerini de çok iyi yansıtıyor filmde Gupse.
Normal doğumun sezaryene üstün olduğuna önyargısından süt miktarı üzerinden yapılan arkadaş rekabetlerine, yeni bir annenin bebeğinin ihtiyaçlarına cevap verebilme kaygısından kız arkadaşlarının gündemlerine dahil olma ve yetişebilme stresine uzanan, çocuk bakımını kadına ve anneye indirgeyen, günün sonunda “benlik bir şey yoksa ben kaçayım” diyen eril bakış açısını da güldürerek yumuşakça eleştiren, sadece kadınları değil, erkekleri ve de tüm kimlikleri kendi hayat yolculukları ve ilişkileri üzerine sorgulatacak bir film Lohusa.
Kısaca hepimizin kendimizden ve yakın çevremizden bir şeyler bulabileceği, “tam da bunu hissettim ve yaşadım” diyebileceği sıcak ve samimi bir hikayeyle karşı karşıyayız.
Filmin sonunda yeniden alkışlar eşliğinde sahneye çıkan oyuncuların seyircilerle kurdukları diyalog ve soru-cevaplar, filmin “tam da bunu hissettim ve yaşadım” etkisini bir kere daha doğruladı.
Gupse Özay’ın “Umarız babaları çok kızdırmadık” sözünün ardından söz alan izleyicilerin aktardıkları hayat hikayeleri, hiçbir şeye katılmayan “şam” babalarının yanı sıra çocuk büyütmenin tüm süreçlerine dahil olan sorumlu babaların da varlığını kanıtladı. Film geç olsa da birçok erkeğin “keşke daha çok sorumluluk alsaymışım” duygusuyla bilinçlenmesini de sağladı bence. Ben de filmi izlerken iki çocuğumun doğumunda ne kadar şanslı olduğumu, süt vermek dışında çocuk büyütmenin tüm sorumluluğunu benimle eşit biçimde paylaşan eşimi düşündüm, kendi anneliğimden kesitler gözümün önüne geldi; tıpkı birçok seyirci gibi…
The Stay Warehouse’un bahçesinde devam eden gece boyunca içkileri ellerinde davetlilerin arasına karışan, onlarla sohbet eden oyuncuların ve Gupse Özay’ın enerjileri, samimiyet ve doğallıkları görmeye değerdi.
Yan yana sohbet etme fırsatı yakaladığım Gupse’ye hayatla ilgili ne kadar doğru tespitler yaptığını, güldürmekten öldürürken birden hüzünlendirip ağlatmakta ne kadar başarılı olduğunu söyledim. Egolarından sıyrılmış, içimizden biriyle, içi dışı bir, baktıkça insanı güldüren ve neşesini bulaştıran, çok yetenekli, mütevazı ve geceye ışık saçan bir kadınla tanıştım.
Işığın hiç sönmesin, yolun açık olsun Gupse… Sayende daha nice komik hikayelerle tanışmak dileğiyle.