Orjinal tarzı, kendine has esprili dili, samimiyeti, keyif veren fotoğrafları ile o yüzbinleri etkisi altına alan, önerilerini not ettiğimiz, dediklerini yaptığımız gerçek bir influencer. Bu sayımızın ilham perisi Rachel Araz Kiresepi’ye tüm merak ettiklerimizi sorduk..
Herşey nasıl başladı?
Her şey üniversitede bir blog açmamla başladı, bloğun gördüğü ilgi beni heyecanlandırdı. Sonra hayatımıza giren yeni uygulamalar sayesinde Twitter, instagram, Snapchat derken kendimi burada buldum.
Ünlendiğini ilk nasıl anladın?
Hala anlamış değilim, sizce ünlü müyüm ki?
Bir günün nasıl geçiyor?
Sabahları güne çok erken başlıyorum. Önce ev halkıyla kahvaltı ediyorum. Genelde toplantı ve çekimlerimi erken saate almayı seviyorum. Sosyal medya danışmanlığı verdiğim markalarla haftalık toplantı ve çekimlerimiz oluyor. Bunun yanı sıra süre gelen iş birlikteliklerim var, içerik planlamaları, proje çekimleri, koordinasyon toplantıları.. Haftada 2-3 defa spora gidiyorum. Kızımı okula götürüyorum, onun hayal dünyasını genişletecek aktiviteler bulmaya çalışıyorum, kendimi kopyalayıp her anına yapıştırmak istiyorum, her evente/lansmana bir kopyamı göndermek istiyorum.
Herkes harika bir iş olduğunu düşünüyor peki İnfluencer olmanın zor tarafları neler?
5 sene kurumsal hayatın tozunu yutmuş biri olarak bence -naçizane- masa başı bir işten daha zor bu yeni meslek tanımı: influencer’lık. Çünkü kurumsal bir şirkette iletişim içersinde olduğunuz insan sayısı daha sınırlı, konular belli, ay sonunda aldığınız maaş belli, olası problemlerin çözümü belli, senelik tatil günü belli, sabah iş başı, akşam paydos belli. Ama bu yeni dünya mesleğinde tüm bunların hepsi belirsiz. Her bir marka iş birliğinde farklı birileriyle konuşuyorsunuz, aynı fikir paydasında buluşmaya çalışıyorsunuz, içerik planlamasını başka biriyle konuşuyorsunuz, bütçe sürecini bir başkasıyla, satış yönlendirmesini bir başkasıyla.. Birçok farklı üslupla karşılaşıyorsunuz. Özetle her iş dalı gibi kendi içinde zorlukları olan bol filtreli, kurumsal hayatı kimi zaman mumla aratan bir meslek.
Youtube hakkında düşüncelerin?
Youtube konusunda biraz çekimserim açıkçası. İki sene önce bir giriş yaptım, bir çok video da yükledim çok da güzel tepkiler aldım ancak devam etmedim. Farklı bir şey yapmak istiyorum, ama yapılmamışı, denenmemişi bulmak işin en zor kısmı.. Şu sıralar da igtv revaçta, onunla ilgili daha güncel planlarım var.
Kötü yorumlara karşı tavrın?…
La havle la isla bonita! 🙂 Üzülüyorum pek tabi ama yolda dışarıda öyle çok insanla karşılaşıyorum ki hepsi gerçek, hepsi kalpten. Bu yüzden sanırım etkilenmiyorum artık.
İnstagram’da iyi bir post dediğin…
Ekrana net baktığınız, gerçekten içten mutlu olduğunuz her kare bence iyi bir posttur. Allah iyi açılarla karşılaştırsın gerisi kolay 🙂
Bir sabah kalkmışsın ve tüm takipçiler silinmiş, sosyal medyasız bir güne uyanmak sana nasıl hissettirir?
Kuş gibi özgür! 🙂 kapatıp gitsek mi hepimiz?
5 yıl sonra neredesin, ne yapıyorsun sence?
Hayalim bir application yazmak. Modayla ilgili asla değil. Umarım onu yapıp satmış olurum!
MODA-GüZELLİK- KİŞİSEL
Kendi stilini nasıl tanımlarsın?
Aşure stili. Ruh halime, modaya, bütçeme ve tabi bir de hava durumuna göre değişkenlik gösteren her şeyden var.
En sevdiğin tasarımcılar kimler?
Özgür Masur, Raisa Vanessa, Murat Türkili, Karl Lagerfeld (♾) Christobal Balenciaga (♾) Ricardo Tisci, Raf Simons, Miuccia Prada ve son zamanlarda Daniel Lee.
Bu sezon için birkaç öneri alsak, ne alalım, neden kaçalım?
Dolaptaki ekoseler ve vatkalı ceketler gün yüzüne çıkabilir. Faux fur bu sene her yerde; çantalar, ayakkabılar herşey tüylü bamyalara bürünmüş adeta. Sanırım benim de en sevdiğim trend bu olacak. Neon renkler geçen Kış olduğu gibi bu Kış da hepimizi canlandıracak. En büyük tavsiyem; Açken, biriyle kavgalıyken, duygusal boşluktayken ve canınız sıkkınken alışveriş yapmayın.
Yaptığın en büyük moda hatası neydi?
Seneler geçtikçe insan geçmişe bakıp zaman zaman ne giydiğini sorguluyor. Daha doğrusu bana öyle oluyor çünkü farklı şeyler denemeyi seviyorum. Klasiğin çok dışında formlar, dokular, sezonsal renkler.. hepsine varım. Ama yaptığım en komik hatalardan biri zamanında moda oldu diye beyaz külotlu çorap giymek olabilir.
Peki ya güzellik?
Bugüne kadar hiç estetik yaptırmadım. Botoks da dahil. Asla karşı değilim, zamanı gelince de yaptırmayı düşünüyorum. Ama eski fotoğraflarıma, ince kaşlarıma ve kendimi o sıralar güzel sandığım garip dudak büzme gülümseyişimle ben bile kendimi bazı eski fotoğraflarımda tanıyamıyorum. Hepimiz trendlere uyup saçımızı, kaşımızı ister istemez değiştiriyoruz ama sanırım güzellikte vazgeçilmemesi gereken tek şey doğallık.
En son seni Karl Lagerfield-L’Oreal işbirliğinde Paris’te defilede Türkiye’yi temsil ederken gördük, hem de hamileyken. Ne düşündün, ne hissettin?
İnanılmazdı! Gerçek üstü bir hissiyattı yaşadığım. Defilede 7 aylık yürümemden öte aynı podyumu paylaştığım, tüm hazırlık aşamasında birlikte olduğum isimler beni çok heyecanlandırdı. Güzelliğin evrensel olduğuna inanan ve yaş, dil, din, ırk, meslek gözetmeksizin kadınları sadece kadın oldukları için kutlayan; bizi tüm renklerimizle, her formda kabul eden, kucaklayan bir platformda Türk kadınını temsil etmek de beni sonsuz gururlandırdı.
Resim 6 resim altı: Rachel Araz Kiresepi, Paris Moda Haftası’nın resmi sponsoru L’Oréal Paris’in, kadın olmanın güzelliklerini kutladığı Le Défilé etkinliğinde Türk kadınını temsil ederek, Helen Mirren, Eva Longoria, Doutzen Kroes gibi dünyaca ünlü isimlerle aynı podyumda yer aldı.
Gayet formda bir hamilesin, özel bir beslenme uyguluyor musun?
Sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Düzenli spor yapıyorum ve yine düzenli masaj yaptırıyorum. Bunların dışında ne ekmekten ne patatesten ne de hamur işinden vazgeçemiyorum. Hakkımda hayırlısı.
Sabah uyandın, seni anında toparlayacak birkaç güzellik tüyosu alabilir miyiz?
Cildimi iyice nemlendirmek, kocaman bir bardak su içmek, güzel bir bb krem, maskara ve lipbalm. Hazırım!
Çantanı açsak içinden çıkacaklar….
Cüzdan, ev ve araba anahtarı, ajandam, ruj, kulaklık, ekstra şarj, ıslak mendil, güneş gözlüğü, sakız çöpü, kraker kırıntısı, Galia’nın tokası..
Peki Rachel’in buzdolabında kesinlikle ne buluruz?…
Özellikle şu sıralar; Her formda ev yapımı turşu, şalgam suyu, taze yapılmış zeytinyağlı çeşitleri, Fransız peynirleri, ezine peyniri, dil peyniri, yeşil üzüm ve muz ilk aklıma gelenler. Bir de stok yaptığım flake çikolata.
EN SON
Neye çok heyecanlandın… L’Oréal Paris defilesinde podyuma çıkarken
Neye çok güldün... Galia’nın Sami’ye verdiği bir cevaba
Ne okudun... Devenir-Michelle Obama
Ne izledin… Yesterday
Neye ağladın... Çok sevdiğim birinin genç yaşta aramızdan ayrılışına.
Ne satın aldın…. Jacquemus fuşya bir kaban