Logosuz ve yalın kıyafetlerle, kaliteli bir şıklık, rafine bir zevk ve zarif bir asaletle kendini belli eden modadaki sessiz lüks akımı, güzellik dünyasına da yansıyor, ortaya doğal görünümler, estetik yapaylığa meydan okuyan sade, bakımlı ve gerçek yüzler çıkıyor.
Uzun sarı saçları ve kırmızı rujunun damga vurduğu sade güzelliği, zamansız parçaları ve çabasız şıklığıyla çok konuşulan Carolyn Bessette-Kennedy, 90’larda sessiz lüks akımının ilk temsilcilerindi. Şimdilerde yeni kurduğu markası ve çıkardığı koleksiyonuyla gündemde olan İngiliz kreatif direktör Phoebe Philo da sessiz lüks kavramının en bilinen isimlerinden.
Gösterişli, logolu, abartılı ve maksimal bir giyim tarzının aksine ihtişamını sade ve yalınlığından alan sessiz lüks kavramı şimdilerde güzellik dünyasında da önemsenmeye başladı.
Daha Temiz Ve Sağlıklı Bir Cilt
Görmekten sıkıldığımız yapılı ve işlem görmüş yüzler, abartılı makyajlar ve doğal olmayan görünümlerin aksine sessiz güzellik, adından da anlaşılacağı gibi kendini fark ettirmeyen, bağırmayan, öne çıkmayan bir doğalıkla tanımlanıyor.
Botoks ve dolguların yapaylığına, YouTube ve TikTok kuşağının aşırıya kaçan makyaj uygulamalarına karşı bir tepki olarak gelişen sessiz güzellik, yüzü boyayan değil onu iyileştiren Asya’nın bakım felsefesinden de etkilenerek daha rafine bir bakım, makyajdan öte doğal ve sağlıklı bir yüz üzerine odaklanıyor.
İngilizce’de “quiet beauty” olarak anılırken bakımlı, temiz ve sağlıklı görünen ciltleri, maskara, vurgulanmış kaşlar, pastel tonlarında far ve nude renklerin kullanımını kapsıyor.
İçten Gelen Güzellik
Sessiz güzellik, artık demokratikleşen ve demokratikleşirken de fazlaca yaygınlaşan botoks, dolgu, gençlik aşısı gibi herkesin kolayca erişebileceği ve etrafa böbürlenilerek “gösterilen” uygulamaların aksine sessiz güzellik isminin de anlattığı üzere daha sessiz, daha sıra dışı, daha az insanın bildiği ve özdeşleştiği, dolayısıyla “unique” ve “elit” bir felsefe olarak çıkıyor karşımıza.
Yüz ifadesini değiştirebilen ve gençleşmeye odaklı işlemlerin yerine sağlıklı bir cilde sahip olmayı amaçlayan ve kendini daha az belli eden/gösteren “retouch”larla, sadece belli bir kesimin deneyimlediği oldukça pahalı ve zor erişilebilen, yüze yapay bir ifade değil aksine doğallık, parlaklık ve sağlık bahşeden uygulamalarla ifade ediliyor sessiz güzellik.
Cilt sağlığı dışında herkeste bulunmayan, biraz da içten gelen, belli bir vizyon ve gusto, özel bir stil zevki de barındırıyor gerisinde.
Kısaca ağır bir makyaj içermeyip doğal ve sağlıklı bir yüz ifadesine gönderme yapan sessiz güzellik, belli bir kültür ve rafine bir hayat tarzının da dışavurumu.
Ünlüler ve Sessiz Güzellik
Sessiz güzellik felsefesinin temsilcilerinden bahsetmek gerekirse, ışıldayan yüzü ve içten gülümsemesiyle Gwyneth Paltrow’la başlayabiliriz. En doğal şekilde yaş alan Cindy Crawford ve kızı Kaia Gerber, zarif Jasmine Tookes ve samimi Daria Werbowy, yüzündeki çizgileri asla gizlemeyen Sofia Coppola, sade bir yüz makyajını genellikle kırmızı bir rujla dengeleyen Lea Seydoux ve Rosamund Pike; sessiz güzellik deyince akla gelen ilk isimlerden.
Asla ağır makyaj yapmayan, ışıldayan ciltlerini ve doğal güzelliklerini güçlü ekonomik ve sosyal konumlarıyla da vurgulayan kadınlardan bahsediyoruz.
Oyuncularının giydiği logosuz, desensiz ve kaliteli kumaşlardan dikilmiş sade kıyafetleriyle dikkat çeken Succession dizisi, modadaki sessiz lüks trendini dizinin kostüm tasarımcısı Michelle Matland’ın yorumuyla ekranlara taşıyor.
Dizide Shiv Roy karakterine hayat veren Sarah Snook ise maskara, bej renkli far, çizilmiş kaşlar, parlak cilt ve ten rengindeki bir lipstick’le öne çıkan belli belirsiz sadelikteki makyajıyla sessiz güzelliği çok iyi yansıtıyor. Kendini ağır bir makyajla, çarpıcı renklerle öne çıkarmasına ve kanıtlamasına gerek yok çünkü zaten ekonomik gücünün en tepe noktasında.
Lea Seydoux’ta elmacık kemiklerinde dolgu, botox var. Hatta dudaklarında da var sanırım. Gördüğüm pek çok resminde ağır bir makyaj yapılmıştı. Muhtemelen diğerlerinde de vardır.