Meme kanseri dünyada kadınlarda görülen kanserlerde ilk sırada yer alıyor. Ülkemizde de kadınlarda gelişen kanserlerin yüzde 25’ini oluşturuyor ve birincilik sırasını koruyor. Güzellik Yayında olarak “meme kanseri farkındalık ayı” olan Ekim ayında bu konuda daha fazla eğilerek farkındalığı artırmayı hedefliyoruz.
Bir kişiyi bile kontrole yönlendirebilirsek ne mutlu bize!
Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında erken evre meme kanseri hakkında en çok merak edilen 7 soruyu Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gül Başaran’a sorduk. Dr. Gül Başaran, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.
Meme kanserinin semptomları nelerdir?
Memede fiziksel herhangi bir değişiklik, meme başından akıntı gelmesi ve memede ele gelen kitle, meme kanserinin başlıca belirtilerini oluşturuyor. Bunların içinde en sık karşılaşılan belirti ise ele gelen bir kitleyi hissetmek.
Tanı için hangi standart yöntemlere başvuruluyor?
Meme kanserinde standart tarama yöntemi mamografi. Yöntem kolay bir yöntem olmakla birlikte, çok yoğun meme yapısına sahip kadınlarda meme ultrasonografisi (USG) ile desteklenmesi gerekebiliyor. Kalıtsal meme kanseri olan, yani aileden gelen hasarlı genler nedeniyle meme kanseri riski artmış olan kadınlarda ise memenin manyetik rezonans görüntülemesi (MRG) ile tarama yapılıyor.
Erken tanı nasıl konabiliyor?
Her kadının 20 yaşından sonra memesini ayda bir kez, tercihen banyoda iken muayene etmesi; normalden farklı bir görünüm ve asimetri olup olmadığını kontrol etmesi önem taşıyor. 40 yaş sonrasında ise meme muayenesinin yılda bir kez hekim tarafından yapılması gerekiyor.
Meme kanserinde erken tanı ne sağlıyor?
Meme kanseri erken teşhis edildiğinde hastalıkta tam iyileşme sağlanabiliyor. Ayrıca ele kitle geldiğinde doktora başvuran hastaların tanı sonrasında çoğu sistemli bir tedavi alırken, tümör daha ele gelmeden rutin takip sırasında saptanan ve tanı konan tümörlerin tedavisinde ise sadece cerrahi ve radyoterapi gibi lokal tedaviler yeterli oluyor.
Meme kanserinde evrelendirme nasıl yapılıyor?
Meme kanserinde evreleme, tümörün öncelikle ilk gidebileceği bölgesel lenf bezi ağı olan koltuk altı lenf bezlerinin tutulup tutulmadığını anlamakla başlıyor. Bu inceleme meme ultrasonografisi ile yapılıyor. Meme kanserinin vücudun diğer organlarına yayılıp yayılmadığını anlamak içinse diğer radyolojik tetkiklere, örneğin batın ultrasonografisi, akciğer veya batın tomografisi, kemik sintigrafisi, beyin manyetik rezonansı (MR) veya pozitron emisyon tomografisine (PET) başvuruluyor. Bu tetkiklerden hangisinin seçileceği tümörün büyüklüğüne, koltuk altı lenf bezlerini tutup tutmadığına ve tümörün tipine bakarak belirleniyor.
Kanserden korunmak için nelere dikkat edilmeli?
Kanserden korunmak için özel bir beslenme metodu mevcut değil. Dengeli beslenme, sağlıklı kilomuzu koruma, alkol tüketmeme, sigara içmeme ve işlenmiş gıdalardan uzak durma gibi sağlıklı yaşamı korumak için gerekli olan tüm uygulamalar kanserden korunmak için de geçerli oluyor. Kişinin kendisine gereken miktarda uyku düzeni sağlaması, düzenli spor yapması (tempolu yürüyüş gibi) kanserin yanı sıra başka kronik hastalıklardan da koruyor. Bunların yanı sıra doktor önerisi olmadıkça gereksiz vitamin veya benzeri takviye edici gıdalardan da kaçınmak gerekiyor.
Medikal tedavi nasıl düzenleniyor?
Tümörün patolojik incelemesinde bakılan değerlere göre meme kanseri üç alt tipe ayrılıyor. Tedavi şekli tümörün bu alt tiplerden hangisi olduğuna göre düzenleniyor. İkinci önemli olan unsur ise hastalığın evresi.
Erken evrede en önemli karar, önce sistemik medikal tedavi (kemoterapi+/- hedefe yönelik akıllı ilaçlar) ardından “cerrahi mi”, yoksa tam tersi “önce cerrahi sonra sistemik onkolojik tedavi mi” yapılacağı oluyor. Bu da tümörün evresi ve tipi ile yakından ilgili. En önemli parametre, hastalığın hayatı tehdit eder bir durumda olup olmadığının analiz edilip ona göre tümörün tipine bağlı olarak kemoterapi veya endokrin tedavi +/- hedefe yönelik akıllı ilaçları seçmektir. Tedavi belirlerken önemli olan diğer kısımlar ise hastanın genel durumu, menopozda olup olmaması, kanserinin kalıtsal olup olmadığı, sahip olduğu başka kronik hastalıkların ciddiyeti ve hastanın tedavi konusundaki kendi arzusudur.