Yeme bozukluğu, dünya çapında gün geçtikçe artan ve daha sık karşılaştığımız psikolojik bir problem. Sonuçları ise oldukça ciddi. Üstelik “yeme bozukluğu” rahatsızlığının dünya nüfusunun %9’unu ele geçirmiş durumda olduğunu da düşünürsek bu konuda daha fazla bilgi edinmemiz gerektiğine inanıyoruz.
Bu sebeple bu konuda detaylı bir yazı kaleme almak istedik ve elbette konunun uzmanına danıştık. Hiwell Online Terapi Platformu Uzman Klinik Psikoloğu Selin Çelen, Güzellik Yayında okuyucuları için yeme bozukluğu konusunda önemli bilgiler verdi.
“Yeme Bozukluğu”nu Nasıl Tanımlarız?
Yeme bozukluğunu, kişinin yeme eylemini fiziksel bir açlıktan ziyade ruhsal durumuna göre şekillendirdiği bir beslenme davranışı olarak görmeliyiz. Yani kişiler acıktıkları için yemiyorlar, farklı türlerde psikolojik bir sıkıntı sebebi ile yiyorlar. Buna iten ruhsal sebeplerin kişiden kişiye farklılık gösteriyor olması gibi, temelde “yeme bozukluğu”nun da birçok farklı türü bulunuyor. Günümüzde en çok karşılaşılan yeme bozukluğu türleri ise anoreksiya nervoza ve bulimia olarak karşımıza çıkıyor.
Pek çok psikolojik rahatsızlıkta olduğu gibi yeme bozukluğunun da temelleri çocukluk ve gelişime bağlı olarak ergenlik döneminde atılıyor.
Tüm bu faktörler, kişide beğenilme, mükemmel olma ve arzulanma isteği yaratıyor tabii. Değerini kilosu ve beden görünümü üzerine kuran kişi, memnuniyetsizliğini telafi etmek için kısıtlayıcı diyetlere, detokslara, kendini aç bırakmaya, kusmaya, laksatif-diüretik kullanmaya ve aşırı egzersiz yapmaya yatkın hale geliyor.
Ancak yeme bozukluğunun psikolojik olduğu kadar fiziksel etkileri de var ve ilk olarak bu durumu yaşayan kişilerle empati kurmak ve erken müdahalede bulunmak şart.
Yeme Bozukluğu Aslında Bir Çeşit “Duygularla Baş Etme” Yöntemi…
Yeme bozukluğuna sadece duygusal açlık diyemeyiz. Duygusal yeme bozukluğunda kişiler, herhangi bir duygu hissettiklerinde normalden daha fazla yiyecek tüketebiliyor. Genelde olumsuz duygularla ortaya çıkan bu yeme davranışı, aslında bir baş etme yöntemi olarak kullanılıyor.
Başarısızlık, yetersizlik, baskı altında hissetme, öfke gibi olumsuz duygular hisseden bir birey, yeme davranışında bulunuyor ve ardından da çoğunlukla pişmanlık hissediyor. Ancak olumsuz duyguların yanı sıra olumlu duyguların ardından da yeme davranışı gözleniyor.
Olumlu duyguyla gelen yeme davranışının nedeni de kişinin kendini ödüllendirmek istemesinden kaynaklanıyor. Duygusal açlık, duygusal yeme alanında sıklıkla görülüyor. Ancak her yeme davranışının temelinde kişi aslında; açlık, tokluk, üzüntü, keder, sıkıntı, öfke, pişmanlık, mutluluk gibi pek çok duyguda yeme eyleminde bulunuyor. Birey, yaşadığı duyguyu tolere edemediği ve baş edemediği için yemek yeme eylemi ile bu hissi yönetmeye ve rahatlamaya çalışıyor. Bu nedenle duygusal açlık terimini bu noktada kullanabiliriz.
Ancak duygu açlığı ile yemek yeme eylemini ve bu kapsamda yaşanan duyguyla ya da olayla baş etme yöntemini kullanmak, işlevsel bir çözüm değil. Bu noktada daha kullanışlı ve sağlıklı baş etme yöntemleri bulmak çok daha doğru.
Türkiye’de Yeme Bozukluğu Görülme Oranı Yüzde 3
Yapılan araştırmalara göre ülkemizde yeme bozukluğu görülme sıklığı ortalama yüzde 3 oranında. Ergenlerde bu oran yüzde 2.33, sadece ergen kızlara bakacak olursak ise oran yüzde 4.03.
Üniversite öğrencisi kızlar üzerinde yapılmış bir çalışmada Anoreksiya Nervoza yüzde 0.1-4 arasında görülürken, Bulimia Nervoza’nın yüzde 18-20 arasında olduğu saptanmış. Yeme bozukluğuyla birlikte görülen kaygı bozukluğu ise yüzde 60’ın üzerinde.
Yeme Bozukluğu Pandemide Artışa Geçti
Chicago’da bulunan ve yeme bozukluğuyla mücadele eden bir dernek olan ANAD’a göre dünya çapında yaklaşık her 10 kişiden 1’i bu hastalıktan etkileniyor ve dünya nüfusun en az yüzde 9’unda yeme bozukluğu görülüyor. Ancak pandemi döneminde dünyada ve Türkiye’de klinik olarak görülmese de toplumda yeme bozukluğu görülme sıklığı arttığı da bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
ANAD Derneği’nin çocuk ve ergenlerle ilgili araştırma bulgularına göre; 1-3’üncü sınıftaki kızların yüzde 42’si zayıflamak istiyor, 10 yaşındaki çocukların yüzde 81’i şişman olmaktan korkuyor, ergen kızların yüzde 35-57’si hızlı diyet yapıyor, oruç tutuyor, kendi kendine kusuyor ve diyet hapları ya da müshil kullanıyor. Yeme bozukluğu, oldukça ciddi ve ölüm riski en yüksek tanı grubu arasında. Özellikle Anoreksiya Nervoza grubunda ölüm riski, gelişmiş ülkelerde yüzde 10’larda.
En Önemli Nokta, Hassas Ve Dikkatli Yaklaşmak
Eğer çevrenizde yeme bozukluğu olduğundan şüphelendiğiniz biri varsa, bu kişilere karşı oldukça hassas bir şekilde yaklaşmanız gerekiyor. Çünkü bu bireyler, çevresinden gelecek herhangi olumlu ya da olumsuz bir yorum karşısında hızlıca tetiklenebiliyor. ‘Çok güzel gözüküyorsun’, ‘Kilolu değilsin’, ‘Kilo mu aldın?’ ya da ‘Kilo mu verdin?’ gibi yorumlar olumlu veya olumsuz olsa da kişiyi yeme alışkanlıkları konusunda harekete geçirebilecek bir etki yaratabiliyor. Bu tarz sorular yerine empati yapmak, duygularını sormak ve karşılamak, ihtiyaçlarını öğrenmek, şefkatle kucaklamak, motive etmek, yalnız olmadığını ve güvende hissettirmek çok daha önemli ve değerli.
Yeme Bozukluğu Nasıl Tespit Edilir?
Yiyecek tüketiminin artışı, yemek yerken kontrolü kaybetmek, kendini aç bırakmak, kısıtlayıcı beslenme düzeni uygulamak ve ardından aşırı yeme döngüsü, aşırı yemenin ardından kusmak, kısa sürede kilo vermek, fazla fiziksel aktivite yapmak, gizli yemek yemek, kalori hesabı yapmak, regl düzensizliği yaşamak bu hastalığın belirtileri arasında sayılabilir. Bu belirtiler ile karşılaşıyorsanız hızla bir uzmana görünmekte fayda var. Özellikle hayatımızdaki ergenlik çağındaki bireyleri doğru gözlemlemek çok önemli.
Yeme Bozukluğu Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Nedenlerin tespitinden sonra kişinin beden görünümüne dair memnuniyetsizliklerinin nedenleri ve sonuçlarının ilişkisi detaylıca inceleniyor ve çalışmalar yapılıyor. İnceleme esnasında çoğunlukla; öz güven, mükemmeliyetçilik, başarısızlık, yetersizlik, beğenilmeme ve sevilmeme inançlarıyla çalışılıyor. Bunlara ek olarak ise yeme ile kurulan ilişkinin onarılması için davranışsal birtakım müdahale yöntemleri de uygulanıyor. Açlık ve tokluk sinyallerinin farkındalığı ve takibi, yasaklı yiyecekler ile barışmak, kısıtlayıcı diyet döngülerinden sürdürülebilir beslenmeye geçiş, geçmişteki diyet deneyimlerinin keşfi, alternatif davranış eylemleri, yeni baş etme yöntemleri oluşturmak, duygu regülasyonunu sağlamak gibi çeşitli yöntemler kullanılıyor.
Yeme bozukluğu tedavisinde kullanılan terapi ekolleri arasında; Bilişsel Davranışçı Terapi, Dinamik Terapi, EMDR Terapi, Mindfulnes, Şema Terapi, Diyalektik Davranış Terapi geliyor.
Yeme Bozukluğunun Fiziksel Etkileri
Yeme bozukluğunun psikolojik etkileri olduğu kadar fizyolojik etkileri mevcut. Bu rahatsızlıklardan bazıları;
- Kardiyovasküler sorunlar
- Erken yaşta başlayan vakalarda büyüme-gelişme geriliği
- Kemik kütlesinde azalma
- Mide tahrişi ve kanaması
- Diş minelerinde erozyon ve diş çürümeleri
- Düşük potasyum değeri
- Uykuya eğilim
- Kalp ritim bozuklukları
- Karaciğer yağlanması
- Cilt kuruluğu
- Tüylenmede artış
- Kabızlık
- Düşük beden ısısı
- Saç dökülmesi
- Kadınlarda regl olamama