Ben şanslı bir kadınım. Okumuş ve eşitliğe inanan bir ailenin küçük kızıydım. Yemekten sonra masa toplamam beklenmez, erkek çocuklardan ayrı tutulmaz ve özgürlüğüme asla karışılmazdı… Benim hiç bir zaman kadın haklarımı savunmam gerekmediği için olsa gerek, kendimi hiç feminist olarak tanımlamamıştım. Bugün sadece kendim için değil, tüm dünya kadınları için yüksek sesle söylüyorum, ben feministim ve iyi ki kadınım!
Nedir ki bu feminizm?
Dünya tarihi, yüzyıllarca erkek egemen hikayeler yazarak kadınları saf dışı bıraktı. 18. Yüzyıl Avrupa’sının düşünce ve felsefe akımlarıyla birlikte Fransa’da kadınlar ve eşitliğe inanan adamlar, féminisme başlıklı cümleler kurmaya başladı.
Bugün, feminizm ve feminist kelimeleri biraz karanlık, ayıp, vahşi, erkek düşmanı veya erkeksi kadın alt tanımlarını taşıyormuş gibi geliyor. Bu tarihteki bazı örneklerden ve kendini feminist olarak tanımlayan bir takım gruplardan kaynaklanıyor. Fakat gerçek böyle değil; erkek egemen bir toplumda kendini gerçekleştirmek isteyen her kadın aslında feminist.
Ben de varım!
Diyorum ki, biz kadınlığa sahip çıkalım ve hepimiz feministiz diyelim!
Ben bir kadın olarak; ne yapıp ne yapamayacağımın söylenmesine karşı olduğum, kendimi toplumda eşimin karısı veya babamın kızı olarak, yani bir erkek ile tanımlamadığım, ne giyeceğime, gece saat kaça kadar sokakta gezmek istediğime hatta ne yükseklikte güleceğime kendim karar vermek istediğim için feministim.
Sosyo-kültürel olarak benden farklı bir dünyaya gözlerini açan tüm kızlar için feministim. Sevişmenin günah olduğuna inandırılan milyonlar için feministim. Kendi vücudunu, başkasının zaaflarına karşı koruması gereken tüm kadınlar için feministim. Susturulan tüm kadınlar için ve güzelliğinden utanması gerektiğini düşünen tüm kadınlar için, ben feministim.
Feminizm sadece kadınlar için değildir.
Erkek egemen bir dünya işleyişini sadece kadınlar değiştiremez ve değiştirmemelidir. Bu bir bilinç seviyesi meselesi. Benim babam, eşim ve erkek kardeşim de feminist mesela. Çünkü bir kadın ve bir adamın hak ve özgürlükler bakımından eşitliğine inanıyorlar.
Ağzımızdan çıkanı kulağımız duysun.
Dilimize dolanmış ve kulağımızda yer etmiş bazı söylemler korkunç bir şekilde kadın şiddeti içeriyor. Kullandığımız tüm küfürleri düşün… Elif Doğan’ın önerisini değerlendiriyor ve “pislik” gibi cinsel baskınlık barındırmayan küfürler seçmeye karar veriyorum – çünkü itiraf edeyim, bir İstanbullu olarak küfür etmeyi seviyorum.
Damlaya damlaya kadın olur
Bazı değişimler kişilerden başlayıp geneli dönüştürür. Türkiye’de yaşayan bir kadın olarak, tabii ki Norveç ve Danimarka başbakanlarının kadın oluşundan bahsetmeyeceğim. Elma ve armudu kıyaslamak olmaz ama biz yaşadığımız yerde özgür olabilmek istiyorsak eğer; cesurca, hep birlikte, gürül gürül giyelim, gezelim, gülelim, öğrenelim, çalışalım, kazanalım!
Oğlanlara ‘gentleman’ değil sadece gentle olmayı yani nezaketi öğretelim.
Kızlara düzgün oturmayı değil, kendi bedenine ve isteklerine sahip çıkmasını öğretelim.
Emma Watson’ın dediğine katılıyorum ve yazımı böyle sonlandırıyorum. “Bunu söylediğim için üzgünüm ama, eğer eşitliğe inanıyor ve sahip çıkıyorsan, sen de bir feministsin.”