Kimi zaman kulağımıza çalınsa bile çok da üzerine eğilmediğimiz “boyamanın olumlu psikolojik etkileri” konusu, aslına bakarsanız başlı başına bir huzur daveti..
1-2 sene öncesine kadar, “Yetişkinler için Boyama Kitabı” diye yüzlerce boyama kitabı satılır oldu ve popülerliğinden, bir de çocukluğumuza olan özlemimizden nasiplenip aldık hepimiz birer tane.. Eh tabii, ben de aldım. Ne yalan söyleyeyim, başlarda müptelası oldum da bir süre sonra o boyamanın verdiği rahatlığı günlük hayatımın acelesine karıştırıverdim gitti.. Kitabım ise evdeki diğer kitapların arasında kayboldu. Anlayacağınız boyama terapim yetişkin hayatımın zaman döngüsüne ayak uyduramayacak kadar kısa sürdü.
Ta ki geçen haftaya kadar…Bir arkadaşım kendine aldığı Mandala boyama kitabını gösterip, “Bence sen sepete bir kutu renkli kalem ve bu kitabı at.” dediğinde, günüme renk katacak farklı bir arayış peşindeydim. Düşünmeden alıverdim mini mandala kitabını ve mini renkli kalemleri. Bir haftadır evde otururken ne yapıp edip bir boşluk buluyor ve arka fonda dinlendirici müzikler, masama saçılmış renkli kalemlerle mandalaların mistik dünyasını talan ediyorum. Çocukluğumdaki o kendinden geçiş halimi yakalıyorum kimi zaman, kimi zaman ise aklıma gelen düşünceleri güzel enerjilerle birleştirip terapiden çıkmışcasına masanın başından kalktığımı fark ediyorum..
Hal böyle olunca, duramadım ve güzelinden bir araştırma yaptım, kafamdaki birkaç küçük soruyu aydınlattım ve sonra sizlerle de paylaşmaya karar verdim.
İlk aklıma takılan soru şuydu ; Boyamanın meditatif etkisi nereden geliyor?
Öncelikle meditasyon dediğimiz şey, en ama en basit tanım ile bir zihin arındırma işlemi. Pek tabii ki oldukça derin bir felsefesi, birçok da yöntemi mevcut. Bugün zihnimize doluşmuş – birçoğu kuruntudan ibaret olan- öyle çok düşünce var ki, günün belirli bir saatinde bu düşüncelerden zihni arındırmak, yaşantımıza daha berrak bir zihinle ve daha kaliteli bir şekilde devam edebilmemiz için oldukça önemli.
Meditasyonda bu zihin berraklığı haline, ancak ama ancak hiçbir şey düşünmeden ulaşılacağı öğretisi mevcut. Bir nevi zihninizin tozlarını alıyor ve dünyaya daha berrak bir pencereden bakıyorsunuz. İşte boyamanın meditasyon ile yolları tam da burada kesişiyor :Hiçbir şey düşünmemek ve yalnızca renklere odaklanmak.
Peki, mandala boyamanın neden diğer boyamalardan daha dinlendirici olduğu düşünülüyor?
Aslına bakarsanız, bu sorunun cevabı mandala’yı daha yakından tanımakta gizli. Hadi, mandalanın arkasına gizlenmiş o enerjiyi beraber keşfedelim ve sorumuzun cevabını birlikte bulalım.
MANDALAYI TANIYALIM
Mandala, Sanskritçe’de Manda ( enerji ) ve la (kap) sözcüklerinin birleşimi. Bir nevi “enerji kabı” gibi düşünebiliri, her mandalanın bir enerjisi olduğuna ve bu enerjiyi tuttuklarına inanılıyor.
Bir mandala çizdiğinizde veya boyadığınızda sahip olduğunuz hislerin, yalnızca o an’a özel olduğunu ve ertesi gün tekrar aynı mandala’yı çizemeyeceğiniz, veya aynı renklerle boyamayacağınıza inanılıyor. Bu da mandala’yı “an’da kalma, düşünmeden düşünme” öğretisine yakınlaştırıyor.
Mandala boyarken merkezden, yani kendinizden yola çıkıyor ve bütüne, yani dışa doğru ilerliyorsunuz. Farkında olarak ya da olmayarak uyguladığınız tüm bu öğretiler ise kendinizle ve iç dünyanızla olan bağınızı güçlendiriyor…
Pek tabii ki bir meditasyon etkisi yaratması için, tıpkı meditasyon öncesinde olduğu gibi boyama öncesinde de birtakım hazırlıklar yapmanız oldukça iyi olabilir. Sessiz ve huzurlu, sakin bir ortam tercih etmek, arka fona meditasyona uygun müzikler veya doğa sesleri en temel adımlar… Bunun yanı sıra yanınıza bir fincan yeşil çay veya matcha çayı da alabilir, ortamı mumlarla ve kokulu tütsü ile de zenginleştirebilirsiniz.
Müziğinizi açın, canlı renklerinizi yanınıza alın ve en kısa zamanda kendinizle bir yolculuğa çıkın.. Rahatlayışınıza, özlediğiniz o huzur hissine bir anda kavuşacak, ve ne yalan söyliyeyim bu kadar kolay olmasına şaşıracaksınız.