Zeytin çekirdeğinden bioplastik üreten, öncü hareketiyle fark yaratan, tüm dünyadan sayısız ödüller alan “sosyal girişimci” mühendis Duygu Yılmaz…
Duygu’nun çok müthiş bir enerjisi var. Güne spor ve meditasyonla başlıyor en erken saatlerde… En geç uyanma saati 05:30. Sakin, farkındalığı çok yüksek biri ve oldukça da meraklı. Okuyor, araştırıyor. Hayatında negatifliğe, olmazlığa yer yok! Bu sebepten dolayı olacak hepimizin çöp dediği zeytin çekirdeğine dahi olur mu acaba gözüyle bakmış ve zeytin çekirdeğine yeniden hayat vermiş…
Nereden geldi aklına bir zeytin çekirdeğini incelemek?
Her üniversite mezunu gibi hemen ben de hemen mezun olur olmaz kurumsal bir şirkette çalışmaya başladım. Ancak çok geçmeden kurumsal dünyada çalışmak istiyor muyum diyerek kendimi sorguladığım bir döneme girdim.
Ve işte her şey bu sorgu dönemimde babam ile bir hafta sonu kahvaltısında yaptığımız sohbette babamın bana zeytin çekirdeği yuttuğunu ve ona iyi geldiğini söyleyerek ‘hadi kızım bak bakalım içeriğinde ne varmış’ demesiyle başladı.
Peki sonra ne oldu?
Babamın bu sorusuyla bu konuyu araştırmak bende bir tutku haline geldi. Biraz da futuristik bir karakter olduğum için okuduğum bolca makale, üretim proseslerine olan hakimiyetim beni zeytin çekirdeğinden üretim yapabileceğime inandırdı. Ve böylece bizim hikayemiz bundan 8 yıl önce okul kantininde, arkadaşlarım Fatih ve Emin ile kafa kafaya verip yola çıkmamızla başladı. Önce Fatih’in öğrenci evinde bir laboratuvar kurduk. Ve orayı finanse etmek için her birimiz farklı işlere girdik. Benim eğitmenlik yapmaya başladığım o dönemde eş zamanlı olarak evdeki laboratuvarda sayısız denemeler yapıyorduk.
Kafayı buna taktık çünkü zeytinden ülkemizde 500 bin ton, globalde ise 6 milyon ton atık çıkıyordu ve bu atıkları değerlendirmek şarttı.
2016 yılında ise Zorlu Ailesinin kurduğu Zorlu Ventures’den arge yatırımı alarak Biolive’i kurduk. 2020 yılında bize 20 metrekarelik alanımız yetmemeye başlayınca Türkiye’den ve Amerika’dan yatırım arayışına girdik. 2020’nin Şubat ayında ise aralarında akademiden hocalarımın ve iş kadınlarının olduğu 9 kadın bizi fonladı. Bugün ise tamamen Greenwashing bir üretim merkezimiz var.
Ve işte bugün hayalimiz gerçek oldu. Zeytin çekirdiği bioplastiğe dönüştü.
Bu buluşun dünyada nasıl ses getirdi?
Buluşumuzla ve bu girişimimizle 40’ı aşkın ulusal ve uluslararası birincilik elde ettik.
Kagider – Garanti Bankası ve Ekonomist dergisi tarafından Türkiye’nin Gelecek Vaat Eden Kadın Girişimcisi seçildim. İki kez Silikon Vadisi’nde ülkemizi temsil ettim. Dünyanın en başarılı on genci arasına girdim ve otomotivden elektroniğe birçok sektörde tek kadın olarak bir çok birincilik kazandım.
Zeytin çekirdeği ile başlayan bu güzel girişim farklı gıda atıkları ile devam ediyor mu?
Elbette. Biz zeytin çekirdeği ile başladık ama şimdi farklı bitkisel atıklardan, gıda fabrikası atıklarından da plastik üretebiliyoruz. Pirinalar şirkete geldikten sonra yeni bir polimer türüne dönüyor ve 2 yıl önce bir markamız için aynı maddeden deri üretmeye başladık. İşlerimizle ilgili çeşitli patent başvurularımız var.
Peki bu bioplastikten neler üretildi bugüne kadar?
Diş fırçası, tarak, bebek maması kapağı, ürün kapakları, bardak, askı… birçok ürün diyebilirim. Biz hammaddeyi üreticiye sağlıyoruz ve onlar ihtiyacı olanı üretebiliyorlar.
Peki bu kadar güzel bir hammadde üretebiliyorken hiç kendi ürünlerini tasarlamayı hayal ettin mi?
Aslında evet. Bu yıl tanıştığım çok sevdiğim bir markanın kurucusu olan Semiha Artuç hanım ile güzel bir ortaklık başlattık. Sact İstanbul markasının güzel tasarımları artık bitkisel deri ile üretilecek. Tüm markanın bitkisel deriye dönüşümünde öncü olmak beni çok heyecanlandırıyor.
İnanılmaz gerçekten. Hep böyle miydin peki? Çok merak eden, araştıran?
Ben hep böyleydim. Her şeyi kurcalamayı, araştırmayı severim. Kendimi bildim bileli kendi kremimi, parfümümü, allığımı üretiyorum. Çok da memnunum. Kozmetikleri çok çok nadir kullanıyorum. Mesela henüz aydınlatıcı üretemediğim için arada onu farklı markadan kullanıyorum.
Bir arkadaşıma giderken ‘o şu karakterde birisi ona şöyle bir parfüm yapayım’ ve ‘kutuya koyup hediye edeyim’ demek beni çok mutlu ediyor. Bunu şu an hobi olarak yapıyor olsam da ilerde Biolive’den %100 bitkisel kozmetik markası çıkarma hayalim var.
Biolive bir aktivizm hareketi diyebilir miyiz?
Kesinlikle bir aktivizm hareketi. Artık ben yeni nesil biotech-green tech alanındaki şirketlerin zaten kendi başlarına aktivist kimliği olduğunu düşünüyorum. Ben 2014 yılından bu yana Türkiye’de ve globalde sayısız sahnede ‘insanlar neden bioplastik kullanmalı, doğru olan nedir’ gibi konuları gönüllü olarak anlatıyorum. Bizimki sadece ticari amaç güdülerek çıkılan bir yol değil.
Hayran oldum! Bu enerjiyi, bu başka bakış açısını, heyecanı, tutkuyu herkese geçirebilmiş olmayı umuyorum. Bu kadar üreten bu kadar çevreci bir kadın ile tanışmış olduğum için çok mutluyum. Çok teşekkür ederim Duygu! Fikirlerin hiç bitmesin hep üretmeye devam et!
Editör: Özlem GİRGİN