Tablet, telefon, diğer akıllı cihazlar, sosyal medya platformları, oyunlar… Burada büyüleyici bir dünya var ve bizim çocuklarımız bu dünyaya doğdu. Onları aşırı kısıtlamadan ama zarar vermesine de sebep olmadan bir dengede tutmayı başarabilir miyiz? Belli başlı kurallarla, evet…
Yazar: Uzman Psikolog Ece Bozdağ
- 0-3 yaş dönemi çok önemli!
Yapılan pek çok araştırma erken çocukluk döneminde aşırı ekran maruziyetinin bilişsel ve psikososyal zararlarını ortaya koymuştur. Özellikle 0-3 yaş döneminde aşırı ekrana maruz kalmanın uyaran eksikliği, dikkat eksikliği, dil gelişim gecikmesi ve daha pek çok nörogelişimsel probleme sebep olduğu biliniyor.
- Ekran ile yemek yedirmeyin!
Tablet, televizyon gibi teknolojik uyaranlar eşliğinde yemek yemek açlık ve tokluğa dair sinyal almaksızın, hatta ne yediğine dikkat etmeksizin bilinçsiz yapılan bir eyleme dönüşüyor. Bir nevi hipnoz oluyor. Bu yüzden ekrana bakarak yemek yedirerek sağlıklı bir beslenme alışkanlığı kazandırmak pek mümkün değil aksine ileri dönemde beslenme bozukluklarına, problemlerine sebep olması çok olası.
- Aman dikkat!: Hipnoz Etkisi
Ekrana baktıkça hepimizin beyni Alfa boyutu dalga üretimine geçer, bu kendimizi sakin, rahatlamış hissettirir ama bu rahatlama, daha çok hipnoz gibi bir etki ile gerçekleşir. Bu yüzdendir ki etkisine girince çıkmak çok da kolay değildir.
- Peki ya ergenler?
Aşırı ekrana maruz kalmanın beyin üzerindeki etkilerini anlatılarak bu konu üzerinde ailece konuşmak bu yaş grubu için olumlu sonuçlar getirir. Ebeveyn olarak genellikle en didaktik halimizle “ben senin sağlığın için söylüyorum.” gibi bir yerden öğretmeye çalışırız.
Bu tip yaklaşımları çocukların kavraması ve içselleştirilmesi çok zordur. Öğretici olmaya çalıştığımız anlarda olabildiğince kısa, net ve mümkünse somut örnekler kullanmalıyız. Ergenler didaktik ebeveynlerle iletişim kurmakta zorlanırlar; konuyu kendisinin araştırmasını isteyip size aile toplantınızda kendi kelimeleriyle anlatırsa bu onun konuyu içselleştirmesine ve anlamasına çok daha büyük bir etki sağlayacaktır.
- İşte çözüm: Yaş X 10 dk.
Ekran süresinin ne olması gerektiğiyle ilgili farklı görüşler var. Erken çocukluk dönemi sonrasında çocuğun yaşı çarpı 10 dakika ile ekran süresinin üst limiti belirlenebilir.
Örneğin; 4 yaşında bir çocuğun günlük ekran süresinin 40 dakikayı aşmaması gerekir. Bu süreyi çocuğa iki veya birkaç parçada vermek, her seferinde süresinin azaldığını “son 5 dakika” veya “son bir çizgi film” şeklinde hatırlatmalar yapmak ekran süresini yönetmede çocuğu da daha işbirlikçi bir yere taşımada etki gösterecektir.
- Bir günde olmaz…
Çocuğumuzun ekran süresinin fazla olduğunu ve buna bir çözüm bulmayı düşünüyoruz diyelim. Ama bu öyle bir günde olmaz. Rutininde günde saatlerce ekran karşısında olan bir çocuğun bunu bir günde sonlandırmasını beklemek gerçekçi değil. Hemen her konuda olduğu gibi, çocuklarla güvenli rutinleri birlikte oluşturmak ve şefkatli sınırlar çizmek kalıcı bir değişim sağlar.
- Haftada 35 saat = Kırmızı Alarm
Bir çocuk ve ergenin haftada 35 saatin üzerinde ekran tüketimi varsa buna rahatlıkla “aşırı tüketim” diyebiliriz.
Eğer bu ekran süreleriyle beraber sosyal ilişkiler gözle görülür şekilde azaldıysa, akıllı cihaz eksikliğinde yoksunluk belirtileri gözlemleniyorsa ve elbette okul hayatını olumsuz etkilemeye başladıysa uzman desteği alınmasını öneririm.
AKLINIZDA BULUNSUN
3-6-9-12 Kuralı…
Çocukların dijital dünyadan olumsuz etkilenmemesi üzerine tavsiye niteliğinde rehber hazırlayan Fransız Psikiyatrist Serge Tisseron’un 3-6-9-12 kuralı, ebeveynler için önemli bir rehber. Bakın nedir bu 3-6-9-12 kuralı;
3 yaşından önce çocuklar ekrana maruz kalmamalı.
6 yaşından önce çocuklar bilgisayar ve konsol oyunları oynamamalı.
9 yaşından önce çocuklar internete yanlarında bir yetişkin olmadan erişmemeli.
12 yaşından önce çocukların sosyal medyada kendilerine ailt hesapları olmamalı.