Gerçek şarapta gizlidir, ve belki de orada kalması daha iyidir. İlk şarap hatıranız nedir diye sorsam bana ne cevap verirsiniz?
Editör: Bi Kuple, Ayşecan İpek
Senarist, yönetmen ve prodüktör Sofia Coppola, çocukluk yıllarında leziz kırmızı Rubicon’u Orangina portakal gazozuyla karıştırarak içtiğini hatırlıyor. Osteria Francescana’nın kurucusu, ünlü şef Massimo Bottura, ”etle kırmızı, balıkla beyaz” kuralını, çıtır çıtır kızarmış bir domuzu Walter Massa’dan buz gibi bir Tinorasso’yla kıtlatarak bozmayı sevdiğini kendi el yazısıyla belirtmiş. İtiraf etmeliyim ki, bu istisna benim de iştahımı kabartıyor. Assouline Yayınları’ndan çıkan, Proust’un meşhur anketini şaraba uyarlayarak sektörün en önemli isimlerine fırlatan The Wine Questionnaire kitabını karıştırmak için tam da doğru yerdeyim: Çanakkale’nin Eceabat ilçesinde, lüks bağ ve sanat oteli Hotel Caeli’de bağ bozumu deneyimindeyim. Üstelik elimde, bir kadeh Porta Caeli Felici Rosé tutuyorum. Burnuma götürdüğümde orman meyvelerinin yanı sıra kereviz ve turp gibi kök sebzeleri de koklayabildiğim bu somon rengi şarap, taze ve kolay içimli.
Hayatında ilk defa bağ bozumuna gelmiş biri olarak, tabii ki şapkamı yanımda getirmemişim. Hatta, bu mini seyahate getirdiğim kıyafetlerin neredeyse hiçbiri doğru değil. Ama ”sıvı şans” taklidi yapan Felici, kendimi kötü hissetmeme müsade etmiyor. Bir yanlışı daha telaffuz konusunda yaptığımı fark etmem de, uzun zaman almıyor. Hepinizi bu dertten kurtarayım, Caeli, ”kaeli” ya da ”caeli” olarak değil, Latince’ye bir selam çakarak ”çeli” diye okunuyor ve yaşanabilir lüksle ilgili tüm beklentilerinizi karşılıyor.
Simplex natura, yani ”sadece doğa ve başka hiçbir şey” durumundasınız bir kere. Baktığınız her yer, dönümlerce yeşil. Sessiz. 170 hektarlık alandan oluşan, dünyanın en büyük 1×1 metre dikim sıklığındaki üzüm bağlarından önce, gözünüzün takıldığı şey, özenli bir sanat koleksiyonu. Favorilerimden biri Seçkin Pirim’in bir şarap kadehinin gölgesinden yola çıkarak yaptığı, ”Cennetin Kapısı” isimli heykel.
Bir sonraki gün, o gölgeye huzur içinde uzanıp Zeynep Kemaloğlu’nun tam kıvamında yönlendirmeleriyle eklem yogası yapacağımı bilmiyorum tabii… Ve hatta gözlerimi kapatıp, kendi nefesime ve etrafımdakilere odaklandığımda, hiç susmayan beynimin listeler yerine göç etmeye hazırlanan kuşları duyabileceğini..
Ama fazla hızlı gitmeyelim. Bu deneyimi, aynı Porta Caeli’nin çok sevdiğim gövdeli kırmızısı Ament gibi, tadını çıkararak yudumlayalım. Şarabın ilk ortaya çıktığı topraklar, Anadolu, Kafkaslar ve Mezopotamya, yani iki ırmak arasındaki ülke. Benim bulunduğum Porta Caeli topraklarında ise üzüm, sadece ruha değil, cilde de iyi gelen bir meyve.
SPA Caeli By Caudalie’de Divine Oil kokulu/dokulu müthiş bir Bali masajıyla resmen yeniden doğup, akşam yemeğine bu kez doğru elbiseyi giymiş bir Kleopatra edasıyla süzülüyorum. Zeytinyağından, ekmeğe, peynirden, sebzelere kadar her şey, özel olarak, yerinde ve mevsiminde yetiştirilmiş. Gurme mutfaktan çıkan lezzetleri bazılarınızın rejimsel girişimlerini baltalamamak adına tek tek saymayacağım, sadece lavantalı peynir ‘olacak iş değildi’ deyip susacağım.
Ertesi gün, erkenden yola düşüyoruz. Sepetlerimiz, makaslarımız, önlüklerimiz ve her şeyden önemlisi ruhumuz hazır. İstikamet, bağ bozumu. Şarapçılık için en uygun yerde konumlanan tesiste, lazerle dikim yapılmadığını öğreniyoruz, Bağ müdürü Aytekin Ertan’dan. Kendisi, bıyık altından gülen ve güldüren, belli ki işini hayatına karıştırmayı başarmış biri. ‘Şarabı çok irdelemeyin, sık sık kullanın. Toprağın mistik gücünü nasıl olsa asla tam olarak anlayamayacaksınız, size de ondan biraz pay düşsün diye dua edin’ diyor. Doğru söze ne denir? Gerçekten de, bağ bozumu süresince, toprakla temas ederek, hiçbir üzüm tanesini yormadan, zedelemeden toplarken, ”bereket”leniyor gibi hissediyorum. Sepetlerimiz bu mis kokulu, tatlı, yemyeşil üzümlerle dolup taşarken Nackiyé Resort koleksiyonunun ilham perilerinden biri olduğuna inandığım bir teyze yaklaşıyor bana. Ben fistanındaki inanılmaz deseni, apaçık, gayet de çaktırarak keserken, ‘İyi toplamışsın güzel kızım’ diyerek sınavdan geçiriyor sepetimi. Topladığımız üzümün çeşidini sorduğumda ise ‘biz ayırmayız onları, hepsine bizim üzümler deriz’ diyor.
Bağ bozumu ve yoganın ardından, henüz Divine Oil’ın vücudumdaki kokusu beni terk etmemişken, başka bir güzide şarap bölgesinden, Bordeaux’dan çıkıp hayatımıza giren Caudalie’nin (bu arada şarap dünyasında Bordeaux kaprisli karakteriyle kalbe, Burgundy ise keyifli durağanlığıyla mantığa hitap edermiş) akne karşıtı serisi Vinopure ile tanışıyoruz.
Sivilce açısından şanslı bir ergenlik geçirmiş olsam da, karma ciltli biri olarak, yormadan/kurutmadan derinlemesine temizleyebilen, parlatmadan/yağlandırmadan nemlendirebilen cilt bakım ürünlerine pek meraklıyımdır.
Salisilik Serum, şimdiden favorilerim arasına girdi bile. Keklik üzümü yapraklarından elde edilen salisilik asit, B3 vitamini olarak da bilinen niyasinamid, antioksidan kalkanı polifenoller ve en sevdiğim altılı esansiyel yağ grubu; lavanta, limon otu, tatlı nane, biberiye, melisa ve ıtır. Tüm seriye yayılan bu iddialı içerik listesi, kendini Arındırıcı Temizlik Jeli ve Arındırıcı Tonik’te de hissettiriyor. Matlaştırıcı Fluid Krem’in çoklu kullanım sonrasında bile kuru ya da pudralı bir cilt görüntüsü yaratmadığını ekleyeyim. Bu seride, her şey tam da olması gerektiği gibi.
Kendimize iyi baktığımız, beş duyumuzu birden harekete geçirdiğimiz, bu toprakların bereketini ta içimizde hissettiğimiz bir sonbahar olsun. Çünkü buna çok ihtiyacımız var. Hotel Caeli’de bağ bozumu deneyimi yaşamak için henüz geç değil, takvimler 16 Ekim’i göstermeden kendinize bir kıyak yapın.