Şarap Ve Dans Tutkunu Bir İş Kadını; Sibel Kutman Oral

Çocukluğundan bu yana hayatı üzüm bağlarında ve şarap üretiminin içerisinde geçmiş, Porto Riko’lu bir annenin kızı olmasından kaynaklı olsa gerek genlerinden gelen dans tutkusundan asla vazgeçmemiş hayat dolu, keyifli, başarılı bir kadın Sibel Kutman Oral ile tutkuları üzerine bir sohbete ne dersiniz?

  • Bir şeye bir kişiye karşı duyulan heyecanlı bir coşkuyla zevk almaktır tutku.  Sen nasıl tanımlarsın şarap ve dansa olan tutkunu?

Dans çok küçük yaşlarda başlayan bir şey benim için. Nasıl başladığını tam olarak hatırlamıyorum bile diyebilirim. 4-5 yaşlarında anneme beni dansın okuluna götür derken, Sait Sökmen’in açtığı Bale ve Sanat Merkezi’ne gitmem ile başlayan bir yolculuk aslında. Yaş ilerledikçe ortaokul ve lisede Robert Koleji’nde işin tiyatro ve sahne boyutu ile tanışınca, kendini çokça katlayan bir keyif, tutku olmaya başladı benim için. Çünkü hem kendini fiziksel olarak zorluyorsun hem kendini katıyorsun, sahnedesin, başarıyorsun, alkışlanıyorsun…Dolayısıyla onun getirdiği müthiş bir haz olmaya başladı.

Sahnede alınan hazzın alternatifini hala bulabildiğimi söyleyemem. O çok ayrı çok özel bir duygu. Şimdi de izleyici olarak da gittiğimde dansçıların heyecanını ve keyfini direkt hissedebiliyorum. Ve bence bu dünyanın en güzel duygularından bir tanesi bu.

Şarap da elbette ufak yaşta başlayan bir tutku ancak elbette o yaşlarda tadına ve lezzetine duyduğun bir tutku değil aile, ailemin işi, bağlara, bağ bozumuna duyduğum bir heyecandı. Biz bir kardeşimiz de Doluca’ymış gibi büyüdük. Dolayısıyla önce kuruma olan bağlılık olarak başladı. Ve yaş ilerledikçe önümüze konan şaraplardan tatmaya başlamak, şarabı anlamaya başlamak, okuluna gidip iyice anlamaya başlayınca sevgi ve tutku başka bir boyut kazanıyor. Ne de olsa şarap deyince sudan sonra gelen dünyanın en eski içeceğinden bahsediyoruz.

Şarabın kendisi, geçmişi, insanlık tarihinde oynadığı rol, hayatımıza kattığı keyif, bitmeyen çeşitliliği, sonsuzluğu bunların hepsi beni son derece keyiflendiriyor.

Ve elbette insanın hayatına keyif katan bir şeyi üretebiliyor olmak, onun en iyisini yapmak için uğraşıyor olmak da bu tutkuyu hep besleyen ana motivasyon kaynaklarından bir tanesi.

  • Peki tutkun olan şarap mesleğin de olunca yani sorunları, krizleri ile baş etmek zorunda kalıp, umutsuzlukları ile de yüzleşip, mücadelesini verince o tutkuyu tutabilmek nasıl mümkün oluyor. Sırrı nedir?

E biraz zor oluyor, olmuyor diyemeyiz. Ancak bazen bu zorluklar da bizi kamçılayan bir şey oluyor. Bu sene bizim 98. Senemiz. Cumhuriyetimiz kurulduktan 3 sene sonra faaliyetine başlamış Doluca. O zamandan bu zamana dolayısıyla neler yaşamış, ben sadece son 25 senesine tanığım. Ve Doluca bu zamana kadar nelerin üstesinden gelmiş ve hep bir şekilde ayakta kalabilmiş, kendini geliştirmiş ve büyütmüş. Dolayısıyla karşımıza yeni yeni zorluklar geldikçe biz her seferinde “bu da gelir bu da geçer ama biz kalırız” felsefesine odaklanıyoruz.

Tabi ki her ne kadar tutku ve sevgi ile bağlı olsan da, işin her zaman sevmediğin, daha az sevdiğin, seni yoran tarafları hep var. Bunun kaçarı yok. Ama keyif aldığın kısımların yüzdesini hep korumak lazım.

Ve elbette şarabınla ilgili duyduğun yorumlar, insanların hayatına katmış olduğun keyfi görmek, işi iyi yaptığına dair aldığın geri bildirimleri duymak ve tabi bir kadeh şarap içmek olayın güzelliğini hatırlatmak da her zaman faydalı oluyor.

  • Bugün Türkiye’de en başarılı, en güçlü iş kadınlarından birisisin. Sibel Kutman’a göre bir yöneticide olması gereken en önemli özellik nedir?

Burada çok şey sayılabilir aslında ama bence muhakkak olması gereken ve bende az olan şeylerden bir tanesi ‘sabır’.

‘İyi dinlemek’ ama herkesi üstünü, altını, müşterini, işin içinde yer alan tüm paydaşları iyi dinlemek ve elbette  ‘iyi gözlemlemek’

Ancak bence ister yönetici olsun ister çalışan olsun çalışan her bireyin başarılı olması için en önemli unsur yaptığı işi sevmesi diyebilirim.

  • Bu kadar yoğun temponun içinde dans ile olan ilişkin nasıl gidiyor? 

Şu an sadece izleyici seviyesinde gidiyor. Zaten dansı profesyonel olarak yapmayalı çok uzun zaman oldu. Dolayısıyla şu an iyi bir izleyici ve ülkemizde olası enteresan gelişmeler, girişimler olunca iyi bir destekleyici ve takipçi olarak sürüyor diyebilirim.

  • Bu soruyu sormazsak olmaz hangi ortamda hangi şarabı içmeliyiz?

Bu gerçekten çok değişken. Kişiden kişiye damak zevkine göre çok farklılık gösteriyor. Dolayısıyla ilk önerim; herkesin yolculuğu kendine dolayısıyla herkesin kendi damak zevkini keşfetmesi, tanıması diyebilirim. Farklı ortamlarda farklı şarapları deneyimleyerek hangisinin hangi ruh hali ile, hangi ortamda daha iyi gittiğini kişinin kendisinin belirlemesi en doğrusu.

Kimi işten eve geldiğinde yorgunluğunu atmak için buz gibi bir beyaz şarabı tercih ederken, kimi içini ısıtan bir kırmızı ile oturup tamam gün bitti kendime dönebilirim diyebiliyor. Aynı şekilde yemek de seçimleri etkileyen bir başka unsur.

Biraz genel bir gösterge olması içinse şunu söyleyebilirim. Havanın ısısı, günün saati dolayısıyla içeceğin şarabın rengi, şarabın ısısı, ağzı daha çok yoran, yıllanmış, kuvvetli bir şarap mı içmek isteniyor yoksa daha hafif, daha rahat içimli, her şeye eşlik edebilecek, joker bir şarap mı isteniyor gibi ana kriterler önemli, önce mevcut şarap çeşitleri denenip bir yol çizilebilir.

  • Senden birkaç şarap içme inceliği almak isteriz. Nedir bize tavsiyelerin?

İlk tavsiyem durmayın denemeye devam edin.

Damak zevkinin gelişebilmesi için, şaraptan daha çok keyif alabilmek için belli bir sıklıkta şarap içmek gerekiyor. Öyle gelişiyor damak- koku hafızası. Dolayısıyla ne kadar şarap deneyimlersek hafıza damak zevki o kadar gelişiyor.

Burada şarabın ısısı gerçekten çok önemli, atlanmaması gerekir.  

Beyaz şaraplarda 7 ila 9 derecelerde, kırmızılarda 15 ila 18 derecelerde. Bu ısıların altında kalındığında veya üstüne çıkıldığında o şaraptan alınabilecek zevk ısı faktörü sebebiyle maskelenmeye başlanıyor. Ve yazık oluyor.

Bunun yanısıra özellikle kırmızı şaraplarda ve 2-3 seneden daha eski kırmızı şaraplarda içmeden yarım saat bazen hatta 1 saat önce mantarını açıp havalandırmak hatta mümkünse bir karafta havalandırmak yani oksijen ile buluşturmak alacağınız zevk açısından çok fark eder.

Beyaz şarabı buzdolabına koyup şoklarken yarattığımız efekt şarabı içime hazırlar. Çünkü beyaz soğumaya başladığında evet diyor şimdi tüketileceğim hazırlan en iyi haline gel. İşte kırmızıya da bu uyarıyı oksijen ile buluşturduğumuzda yapmış oluyoruz.  

  • Cumhuriyet Tarihinin ilk ilk şarap üreticilerinden 98 yıllık Doluca şarapları yakında 100. Yılını kutlayacak. Bu büyük başarıyı nasıl kutlamayı planlıyorsunuz?

Hayaller çok ama yasaklar da aynı derecede çok. Tabi ki bir çok yapabileceğimiz kutlama maalesef kısıtlanmış durumda dolayısıyla biraz daha kendi içimizde kutlayacağız gibi duruyor. Ancak biz elbette 100. yıla özel şarap gibi hazırlıklarımızı başlattık ve gün geldiğinde bize sunulan hareket alanını maksimumda değerlendirerek bu gururu, coşkuyu, sevinci mümkün olduğu kadar fazla şarap severle paylaşmayı arzu ediyoruz.

Written By
More from Özlem Girgin
Sevdiklerinize bağlı mısınız yoksa bağımlı mı?
Duyulduğunda kulağımıza aynıymış gibi gelen iki kavram: Bağlılık / Bağımlılık. Oysa ki...
Read More
Leave a comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir