En Yeni Ameliyatsız Göz Altı Uygulamaları

Hangi göz çevresi probleminin hangi yöntemlerle iyileştirilebileceğini hekimlerin en çok tercih ettiği uygulamalar üzerinden anlattık.

Göz çevresi, yüzümüzün hem en hassas hem de duygularımızı en çok yansıtan bölgesi. Bu yüzden yaşlanma belirtileri de çoğunlukla burada başlıyor. İnce çizgiler, kalıcı morluklar, belirgin torbalar, çöküklük ya da kuruluk… Neyse ki artık hepsi için uzun iyileşme süreleri gerektirmeyen, doğal sonuçlar sunan çok sayıda ameliyatsız yöntem var. Üstelik her biri farklı bir sorunu hedef alıyor. Aşağıda, göz çevresinde en sık görülen problemlere göre hangi tedavilerin önerildiğini detaylarıyla anlattık.

Göz Altı Torbaları

Göz altındaki torbalanmada, altta yatan sebebe göre kişiye özel bir tedavi uygulamak gerekiyor. Eğer torbaların nedeni yağ dokusunun öne çıkmasıysa lipolitik enjeksiyonlar uygun hastalarda tercih edilebiliyor. Bu yöntemde yağ eritici içerikler mikro iğnelerle bölgeye veriliyor.

Torbaların nedeni ciltte gevşeme ve elastikiyet kaybıysa bu kez enerji bazlı cihazlar gündeme geliyor. Plexr plazma enerjisi cilt yüzeyini sıkılaştırırken fraksiyonel lazer kolajeni harekete geçirip dokuyu yeniliyor. PRP, kök hücre destekli tedaviler ve göz çevresi mezoterapileri ise dokuyu destekleyen tamamlayıcı uygulamalar olarak değerlendirilebilir. Bazı hastalarda birden fazla yöntemin kombine edilmesi tercih edilebiliyor ancak tedavi planı mutlaka hekim muayenesiyle belirlenmeli.

Göz Çevresi Sarkması

Göz çevresi sıkılaştırma için en çok tercih edilen uygulamalardan biri SmoothEye lazer. Bu yöntem genel doku kalitesini artırmayı ve ince çizgilerin görünümünü azaltmayı hedefliyor. Daha belirgin torbalanma ve cilt gevşekliği olan kişilerde Endolift lazer ile deri altı dokuda sıkılaşma amaçlanabiliyor. Hekim değerlendirmesinde uygun olan hastalarda kaş çevresinde hafif bir kaldırma etkisi de görülebiliyor. Cihaz uygulamalarında en önemli nokta, göz küresi üzerindeki çok ince deriye doğrudan enerji verilmemesi. Bu tip lazer ve RF uygulamaları genellikle göz altının hemen altındaki orta yüz ve alt yüz bölgelerine yapılır; bu alanlardaki sıkılaşma göz altı bölgesine dolaylı bir iyileşme sağlayabilir.

Gözyaşı Oluğu (Çöküklük)

Göz altı çöküklüğünün tedavisi yaşa, cilt kalitesine ve dokunun yapısına göre tamamen değişiyor. Genç yaşlarda bazen ışık dolgusu tercih edilebiliyor ancak bu bölge dolguya karşı hassas olduğu için uygulamanın mutlaka deneyimli bir hekim tarafından değerlendirilmesi önemli. Daha ileri yaşlarda cilt inceldiğinden önce dokuyu güçlendirmek gerekir.

Günümüzde en çok bahsedilen içeriklerden biri polinükleotidler (PN). Somon DNA ve biyostimülatör içeriklerle birlikte kullanıldığında bölgenin yenilenme kapasitesini artırıyor, ardından gerek görülürse minimal dolgu ile desteklenebiliyor.

Göz Altı Morluğu

Morluk tedavisi tek bir işlemle çözülemez çünkü sebepleri çok farklı olabilir. Sorun pigment artışı mı yoksa damar belirginliği mi önce tanı koyulması gerekiyor. Pigment artışı varsa mezoterapi kokteylleri ve Q-switch lazer ile ton eşitlenebilir. Damar belirginliğinin fazla olduğu kişilerde ise lazer seçenekleri yine hekim tarafından değerlendiriliyor.

Ev bakımında ise K vitaminli kremlerin hafif morlukları desteklediğini belirtelim ancak yapısal morluklarda tek başına etkisi sınırlı.

İnce Kırışıklıklar

Kırışıklık tedavisinde kombin protokoller öne çıkıyor. CO₂ lazer, göz çevresi ince kırışıklıklarında güçlü bir yenileyici etki sunarken, daha kısa iyileşme süresi isteyenler için altın iğneli radyofrekans (Morpheus8 vb.) cihazlar tercih ediliyor. Bu uygulamalar cilt altı kolajen üretimini desteklediği için zaman içinde daha sıkı ve pürüzsüz bir görünüm elde edilmesini hedefliyor. PRP ve mezoterapi, bu işlemlerin yanında destek tedaviler olarak kullanılabiliyor.

Ev bakımında ise retinoik asit içeren ürünlerin ince çizgilerin görünümünü azaltmaya yardımcı olduğunu hatırlatalım.

Göz çevresine yönelik bu modern uygulamaları, alanında uzman hekimlere de danıştık.

Op. Dr. Sarper Mete şöyle açıklıyor:

PRP (trombositten zengin plazma) uygulamaları, göz altı bölgesinde cilt kalitesini artırmak, ince kırışıklıkları azaltmak ve cilt elastikiyetini yükseltmek için sıklıkla tercih ettiğimiz yöntemlerden biri. Mezoterapi uygulamaları da benzer şekilde, hem pigmentasyonu azaltması hem de cildi destekleyen aktif içerikler barındırması sayesinde göz çevresi bakımında önemli bir yere sahip. Bazı mezoterapi karışımlarının içinde çok düşük çapraz bağ seviyesine sahip hafif hyalüronik asit bulunur; bu formlar özellikle bu bölgede daha güvenli bir uygulama imkanı sunuyor.

Göz altı gibi hassas bir alanda hyalüronik asit dolguları söz konusu olduğunda ise biraz daha korumacı davranmayı tercih ediyorum. Bu bölgede yapılan dolgu işlemlerinden sonra kalıcı lenf ödemi, şişlik ve torbalanma şikayetlerine sık rastlanabiliyor. Dolgu mutlaka yapılacaksa, “mikrodroplet” tekniğinin uygulanması büyük önem taşır. Yani dolguyu tek seferde yüksek hacimde vermek yerine, çok küçük damlalar hâlinde ve noktasal olarak bırakmak gerekir. Bu da deneyim gerektiren bir uygulamadır.

Kimyasal peeling tedavilerini göz altı çevresinde genellikle önermiyoruz çünkü bu bölgedeki deri oldukça ince ve tahrişe yatkın olduğu için istenmeyen reaksiyonların görülme riski daha yüksektir.

Cihaz tedavilerinde ise göz küresi üzerindeki bu ince deriye doğrudan enerji uygulamalarını tavsiye etmiyoruz. Özellikle radyo frekansı ve ultrason gibi cihazların, göz altının hemen altındaki orta yüz bölgesinde ve alt yüzde son derece etkili olduğunu görüyoruz. Bu alanlarda cilt kalitesinin artması ve sıkılaşma sağlandığında, göz altına dolaylı fakat belirgin bir fayda da oluşabiliyor. Ancak göz altındaki o ince deriye doğrudan cihaz uygulaması yapılmasını doğru bulmuyorum.

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Akın Yücel ise hastaların özellikle şu konularda daha bilinçli olması gerektiğini söylüyor:

Göz altı bölgesinde en yanlış bilinenle en yanlış yapılan uygulamayı birbirinden ayırmak gerekir. Etkisi hakkında en fazla hatalı yorum yapılan uygulama botulinum toksin sektörde yaygın kullanılan ismiyle botoks’tur. Göz çevresinde şişkinlikler için “botoksu fazla olmuş” yorumuna sıkça rastlarız ama botoks gözü ya da uygulandığı herhangi bir bölgeyi şişirmez ve ödem oluşturmaz. Ancak hatalı noktaya uygulanır veya doz aşımı olursa donuk, ifadesiz bir göz çevresine, kaşların fazla kalkmasından sinirli bir ifadeye yol açabilir, göz kapağının düşmesi, asimetri gibi sorunlar oluşturabilir.

En yanlış yapılan uygulama ise göz altlarına yapılan abartılı dolgu uygulamalarıdır. Çok nazik derisi olan bu bölgede göz altı çöküntüleri ve kırışıklıklar için uygulanan dolgular kalitesiz malzeme, doz aşımı, alerji gibi sebeplerle göz altlarında şişkinliklere yol açabilir. Çok dikkatli şekilde, iyi ürünlerle uygulanmaları gerekir. Çoğu kişide bu faydaları mezoterapi ya da kişinin kendi yağ dokusunun filtre edilerek elde edilen serumla sağlamak daha başarılı ve risksiz sonuçlar verir. Hastalar göz altlarına uygulama yaptırmak istiyorsa bunu bu alanda uzmanlık eğitimi almış doktorlara, kaliteli ürünlerle yapıldığından emin olarak yaptırmalı. İlk defa bir işlem yaptıracaklarsa minimal dozlarla başlamalı, hyaluronik asit dolgu yapılacak ise ürünün markasını da sorup not etmeli. İlerleyen aylarda nadiren de olsa bir alerji söz konusu olursa uygulanan dolgunun içeriğini bilmek çözüm için oldukça faydalıdır. 

Hastalara tavsiyem öncelikle bol su içerek, güneş koruyucu sürerek, göz çevrelerini sürekli nemlendirerek, sağlıklı beslenip sigara içmeyerek bu bölgenin zamanından önce kırışmasını önlemesidir. Mezoterapiler kırışma sürecini geciktirir, bu bölgenin esnekliğinin korunmasına yardımcı olur. Dolayısıyla ilk akla gelen uygulama dolgu değil mezoterapi olmalı, sorunun durumuna göre son derece kontrollü biçimde ve uygun hastalarda dolgulardan da yararlanılabilir. Botoks ise genç yaşlarda kırışıklıklar oluşmadan küçük dozlarla uygulanabilir ama onda da abartıya kaçmamak gerekir. 

Prof. Dr. Akın Yücel 20’li, 30’lu ve 40’lı yaşların öncelikleri ve uygun tedavi seçimleri için ise şunları söylüyor:

20’li yaşlarda iyi beslenme, uyku, güneş koruma ve çok kuru kırışmaya meyilli ciltler için profesyonel cilt bakımı, mezoterapi ve dermaroller gibi agresif olmayan uygulamalar kullanılabilir. 30’lu yaşlardan itibaren daha düzenli cilt bakımları, mezoterapilerin yanı sıra PRP, yağ dolguları, hyaluronik asit dolgulardan ve enerji bazlı sistemlerden yararlanılabilir. 30’lu 40’lı diye ayırmıyorum çünkü kişinin genetiği ve yaşam biçimi cilt kalitesini, cilt kalitesi de göz çevresinin görünümünü etkiler ve ihtiyaçlar ona bağlı değişir. 40’lı yaşlar ve menopoz sürecinde kolajen üretiminin belirgin biçimde azalması dolayısıyla kırışıklık ve çöküntülerin oluşmasını beklememek düzenli bakım ve cildimize uygun işlemlerle yaşlanma etkilerini hafifletmemiz uzun yıllar gençliğini koruyan bir göz çevresine sahip olmamıza yardımcı olur. 

Not: Bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Uygulanacak tüm işlemler kişiye özel bir değerlendirme gerektirir ve yalnızca alanında uzman hekimler tarafından yapılmalıdır.

Written By
More from Cemre Bosnalı
Cilt Bakımında Doğru Sıralama Nasıl Olmalı?
Hem cilt bakımına yeni başlayan 18-20’li yaşların başındakiler hem de cilt bakım...
Read More
Leave a comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir