Vogue Türkiye’nin başarılı konular editörü Zeynep Yapar, öyle herşeyi kullanmaz, alerjiktir, hassastır , doğallıktan yanadır. Kendine has güzellik sırlarıyla karşınızda…
32 yaşındayım. Cildim karmadan kuruya dönük. Ve tez canlıyım. Bakım ve makyaj ürünü seçimlerime direkt etkisi var diye söylüyorum. Zira faydası dört haftada görülen kremler bana göre değil. Gerçekten kırışmaya başladığımda bir daha düşünürüm. Ama şimdilik böyle… Güneş yanığına yoğurt süren, denizde kaya üzerinden tuz toplayıp banyo suyuna katan biri olarak çaremi etrafta aramayı seviyorum. Acil durumda el kremini yüzüme sürdüğüm de olmuştur. Fakat buna rağmen vazgeçemediğim ürünler var.
Caudelie Moisturizing Cream-Mask bunlardan biri. Bu nemlendirici krem-maske, haftada bir ya da iki kez üşenmeden kullandığım bir ürün. Maskenin ciltte 15 dakika bekletildikten sonra pamukla temizlenmesi ya da yıkanması öneriliyor. Londra’da bir basın gezisi sırasında tanıştığım bir Caudelie uzmanı, cildimi çok kuru hissettiğimde maskeyi geceden sürüp sabaha dek bekletmemi önerdi. Bense işin suyunu çıkardım, gündüzden sürüp bütün gün yıkamıyorum. Zira daha sürdüğüm anda etkisini fark ediyorum. Cildim daha pürüzsüz, çok daha yumuşak ve aydınlanmış görünüyor. Sanki cildi matlaştırmayan beyaz bir pudra sürmüşüm gibi… Ürünün yapısı çok hafif olduğundan ciltte maske gibi durmuyor. Öyle ki, sürdükten sonra dışarı çıkacaksam silmek ya da yıkamak yerine yüzüme Avene Thermal Spring Water püskürtüp parmak uçlarımla hafif bir masaj yapıyorum. Maskara sürüp çıkıyorum.
Yüzümü temizlemeden ve nemlendirmeden makyaj yapmam. Kaldı ki pek makyaj da yapmam. Cilt tonuna uygun olmayıp maske gibi duran, kusur kapatmak için aşırı dozda kullanılan fondötenler; yanağın belli bir bölgesine halka halinde kondurulmuş allıklar, hatta bir de şakağa kadar uzayan renk gölgeleri bence kimseyi daha güzel yapmıyor. Fondöten kullanacaksam ürünü iki işaret parmağım arasında yumuşatıyorum, sonra yine sadece parmak ucumla T bölgeme tampon hareketlerle sürüyorum. Sürmek bile denemez, dokunup çekiyorum. Bu uygulamayı nemlendiricinin hemen ardından yaptığım için yüzümde bir ton farkı yaratmıyor. En son yüzümün tamamına fondöten sürdüğüm yılı hatırlamıyorum. Geliştirdiğim bu taktikten de pek memnunum. Fondötenim Clinique Even Better. Ondan da memnunum. Zira yalnızca çeneme sürsem bile çaktırmayan, cilt üzerine eşit dağılan homojen bir dokusu var. Allık olarak Chanel Les Beiges serisinin 50 numarasını kullanıyorum. Rengi kese kağıdının biraz koyusu. Yaz sonu rengi diyorum ben buna. Bronzmuşsunuz da, üzerinden zaman geçmiş gibi duruyor. Büyük bır fırçayı allığa değdirdikten sonra elmacık kemiklerimin altına biraz daha fazla olmak üzere, yüzümün geneline hafifçe sürüp geçiyorum.
Göz kapaklarım da dahil. Bakışlara bir derinlik veriyor gibi geliyor bana. Hiç far sürmem. Yakışmıyor. Sadece son bir yıldır vazgeçemediğim bir alışkanlığa dönüştüğü üzere, bir tek göz pınarlarıma metalik koyu mavi bir kalem sürüyorum. Bourjois Contour Clubbing No: 45. Bir de maskara Kirpiklerim kısa olduğundan maskara bende hemen fark yaratıyor. Ama onu da pek az sürüyorum, zira kirpiklerim birbirine yapışırsa ya da ağırlık yaparsa hemen slime ihtiyacı hissediyorum. Şu an kullandığım ürün Giorgio Armani Black Ecstacy. En sevdiğim makyaj ürünüyse ruj. Mat olması kaidesiyle. Parlak rujlara tahammül edemiyorum. Rüzgarda insanın saçları dudağına yapışıyor, çok fena. Özellikle koyu renkli rujları kendime yakıştırıyorum. Ruju da parmağımla sürüp dağıtıyorum. Silik durması hoşuma gidiyor. Favori rengim Chanel Rouge Allure Velvet 39. Sürünce koyu kiremit rengiyle bordo arası bir renk alıyor. & Other Stories markasının rujlarının da iyi olduğunu keşfettim. Bu seriden favorimse Adhesion Red. Kırmızı-nar çiçeği-turuncu karması.
Bir de gururlanmadığım bir şey söyleyeyim. Son zamanlarda çok az su içiyorum ve cildimin belirgin şekilde kuruduğunu fark ediyorum. Su gibisi yok halbuki. Bol su için. Ben de zorla içeceğim.