2005 yılında katıldığı Miss Turkey Güzellik Yarışması’nda elde ettiği birincilikle isminden söz ettirmeye başlayan Hande Subaşı güzelliğini başarılı oyunculuğuyla harmanlayıp hep iyi projelere imza attı. En büyük tutkularından biri olan müzikse hayatında oldukça çok yer kaplıyor ve şimdilerde canlı sahne performanslarıyla dikkat çekiyor. Şu sıralar “Leyla: Hayat… Aşk… Adalet…” dizisinde seyirciyle buluşan, “Bir Masaldı” müzikali için çalışmalara devam eden ve her fırsatta sesi ve şarkılarıyla bizleri mest eden Hande Subaşı’yla Güzellik Yayında için bir araya geldik.
Neler yapıyorsunuz şu sıralar?
Son yıllarda tiyatro sahnesinde yer almaya ve orkestrayla birlikte canlı sahne performansları yapmaya, şarkı söylemeye daha çok zaman ayırmaya başladım. Bir süredir ulusal kanallarda yayınlanan dizilerde yer almıyordum. Bu sezon benim için keyifli başladı aslında. Harika bir ekip ve yönetmenle 10 bölümdür çok da severek takip edilen, NOW ekranlarında yayınlanan “Leyla: Hayat… Aşk… Adalet…” dizisinde oynuyorum. Açıkçası özlemişim kamera önünde olmayı. Bu yüzden “Leyla” bana çok iyi geldi.
Leyla dizisindeki rolünüzden bahsedebilir misiniz? Hangi karakteri canlandırıyorsunuz?
Kariyerime başladığımdan beri, neredeyse 20 yılı aşkın süredir, seyirci beni hep kusursuz, iyi, haksızlığa uğramış, örnek kadın rollerinde izlemeye alışkındı. Her ne kadar toplumsal hayattaki ayrımcılık ve ötekileştirme giderek artsa da bireysel farkındalık da artıyor paralel olarak. Hiçbir şeyin ve hiç kimsenin tek taraflı haklı ya da doğru olmadığı gerçeğiyle yüzleşmeye daha açık olduk. Gerçek hayat ve bireyler de aynen böyle. Mükemmel olmadığını bilmek ve yeri geldiğinde yanlışları göğüsleyebilmek çok önemli. Toz pembe bir hayat yok maalesef. Bu yüzden çatışmalı bir karakteri canlandırmak hoşuma gitti açıkçası. Özellikle biraz öfkeli ve eleştirel yorumlar aldığımda seyircinin dizide canlandırdığım Tuana’yı benimsemiş ve ondan etkilenmiş olduğunu daha iyi anlıyorum ki bu da bana performans olarak doğru yolda olduğumu gösteriyor.
Yıllar önce katıldığınız Miss Turkey Güzellik Yarışması’ndan sonra oyunculuğa başladınız. Ne ifade ediyor, ne hissettiriyor size oyunculuk?
Her ne kadar biraz içe kapanık ve çekingen bir çocuk olsam da çocukluğum ve ergenliğim boyunca hep göz önünde olmak ve izlenmek istedim. Sadece kamera önü ya da tiyatro sahnesindeki oyunculuktan bahsetmiyorum, dinleyici önünde canlı şarkı söylemek de bana çok iyi geliyor.
Şu sıralar üzerinde çalıştığınız projeler hangileri?
Evet bir süredir “Bir Masaldı” müzikali için hazırlanıyoruz. Oyuncu Halil İbrahim Ceyhan ve inanılmaz yetenekli, tatlı bir dansçı ekiple birlikte çalışıyoruz. Bunun dışında bu yıl orkestramla birlikte tekrar sahne almaya başladım. Ara ara bir araya gelip repertuar için yeni şarkılar hazırlıyoruz.
Bir role, karaktere nasıl hazırlanırsınız?
Açıkçası ilk başta karakterin bende ne hissettirdiğine ve hangi amaca yönelik yaratıldığına bakarım. Sonrasında yönetmenin hayalindeki ve kurgusundaki karakterin nasıl olduğu ve ne anlatmak istediği de çok önemli. Yönetmenin kafasındakini seyirciye sunansa oyuncudur. Dolayısıyla yönetmenle uyum içinde çalışmak ve karakteri doğru şekilde meydana çıkarmak öncelikli benim için.
Hayatınızda ve uzun oyunculuk kariyerinizde sizin için özel bir yeri olan bir dizi ve karakter var mı? Unutamadığınız, iz bırakan…
İlkler, hele ki başarılı olanlar asla unutulmazlar. Yıllar önce 2006 yılında ATV’de yayınlanan “Kuş Dili” dizisinde canlandırdığım, travma sonucu konuşmayı reddeden, Karadenizli dilsiz Fidan’ı hatırladığımda her daim bir gülümseme oluşur yüzümde. İkinci tiyatro oyunum “Yetersiz Bakiye” de sevdiklerim ve unutmadıklarım arasında.
Gördüğüm kadarıyla müzik de hayatınızda önemli yer tutuyor. Nasıl ve ne zaman başladınız şarkı söylemeye?
İlkokuldayken dört yıl bolunca Ankara Radyosu Türk Sanat Müziği çocuk korosunda şarkı söyledim. Şarkı söylemek sonrasında hep amatör bir zevk, vazgeçemediğim bir hobi olarak devam etti hayatımda. Sonrasında rahmetli Metin Arolat’la katıldığım ve Med Yapım’ın üstlendiği “Şarkı Söylemek Lazım” yarışmasında şarkı söylemem oldukça ilgi çekmişti. Dolayısıyla hep bir beklenti oldu müzikle alakalı bir şey yapmam konusunda. Zamanla konuk olarak katıldığım çeşitli programlar ve projelerde, tiyatro sahnesinde şarkı söylemekten hiç vazgeçmedim. En sonunda orkestra kurup iki saatlik canlı sahne performansları yapmak çok hoşuma gitti.
Önümüzdeki dönemlerde sahne performanslarında boy gösterecek misiniz?
Evet, sahne performansı mesleğimin beni en çok tatmin eden parçası. Dolayısıyla tam gaz devam.
“Müziği, melodileri ve sesleri çok seviyorum. Çoğu insan rahatsız olur ama ben yağmur, dalga ve yazın cırcır böceği sesleriyle uyumayı, kuş sesiyle uyanmayı çok severim. Şarkı söylemek ve müziğin içinde yer almak beni çok huzurlu hissettiriyor ve doğru yerde olduğuma inanıyorum. Çocukluğum 80’ler sonu ve 90’larda geçtiği için o dönemin şarkılarını çok seviyorum. Sanıyorum büyüdükçe, iyisi ve kötüsüyle çocukluğumuza, o yılların masumiyetine daha çok özlem duyuyoruz. Repertuarım da o şekilde zaten. Ve beni dinlemeye gelen izleyicilerim bu şarkılarla hep çok eğleniyor.”
40 yaşına yeni adım attınız. 40 yaşın bir anlamı var mı sizin için? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Açıkçası 35 yaş itibariyle ara ara sancılı dönemler yaşasam da kendimi giderek daha iyi anladığım ve kabullendiğim yaşlara doğru yol aldığımı hissediyorum. 40 yaşımda olduğum için çok mutluyum ve tüm bu yaşadıklarım için hayata müteşekkirim. Yaş aldıkça insan yaşadığı iyi ya da kötü deneyimlerle gerçek benliğine daha da yaklaşıyor. Kesinlikle tatminkâr bir süreç.
Çok güzel bir kadınsınız, yüz/cilt güzelliğiniz ve fiziki güzelliğinizden bahsediyorum. Güzellik ve bakım ritüelleriniz var mı?
Tabii ki var. Annem sağ olsun, küçük yaşımdan itibaren beni kişisel hijyen ve bakım konusunda çok iyi yönlendirdi, o sorumluluğu bana aktardı. Kısaca bakım ritüellerine çocukluktan beri alışıktım ve 20’lerimde modelliğe ve oyunculuğa başladığımda açıkçası bu konuda yabancılık çekmedim. İş dışında cildimi ve saçımı yoracak işlemler yaptırmamaya özen gösteririm. Günlük hijyen ve bakıma çok önem veririm. Zamanla kozmetikten, dermatolojik ve doğal ürünlere geçtim. Sabah ve akşam cilt bakımı ve haftalık kese ritüelleri vazgeçilmezlerim arasında.
Bize kullandığınız birkaç bakım ve güzellik ürününden bahsedebilir misiniz?
Uzun bir süredir Obagi ve Skin Ceuticals ürünlerini kullanıyorum. Bioterra’nın içine çiçek yağı katıp kullandığım C Serum’u cildimde mucizeler yaratıyor. Duş jeli ve vücut nemlendirici ürünlerde de hayvanlar üzerinde test edilmemiş vegan ve organik olanları tercih ediyorum.
Spor yapar mısınız?
Çok disiplinli değilim ve zaman zaman iş yoğunluğundan aksatsam da spor hayatımda hep yer aldı. Son yıllarda yoga girdi hayatıma. Esnemek ve nefes egzersizleri hem beden hem de ruhsal sağlığımız için çok önemli.
Rol modelleri/idolleriniz var mı?
Doğal ve güzel yaş alan, duruşunu bozmayan kadınlar.
Kendinizi üç kelimeyle anlatın desem…
Ne kadar objektif olabilirim bilmiyorum ama pozitif özellikler olarak kendim için “iyi niyetli, doğal ve uyumlu” diyebilirim. Olumsuz tarafımı ise “kararsız, inatçı ve kendine karşı biraz acımasız” sözleriyle tanımlayabilirim.
Moda ne ifade ediyor sizin için?
Genelde benim pek takip etmediğim, kendini tekrarlayan ama genel olarak insanları monotonluktan kurtaran bir olgu.
Stiliniz nasıl? Gardırobunuzda en çok hangi parçalar yer alıyor?
Daha çok rahatlıktan ve sadelikten yanayım. Sürekli birbirinin benzeri parçalar aldığım çok oluyor maalesef.
2025’ten beklentileriniz, yeni yılla ilgili hayal ve hedefleriniz var mı?
Sadece sağlık. Sağlık olduktan sonra kısmetimde olan her şeyin beni bulacağını biliyorum.
Hayat motto’nuz?
“Anı yaşa” demeyeceğim fakat her anın kıymetini bilmek ve bu hayatta yaşanabilen olumlu/olumsuz hiçbir şeyi de çok fazla ciddiye almamak gerekiyor bence. Biraz daha rahat olmalıyız.