Aynaya bakarken kendinizi hiçbir başkasına benzetmeye çalıştınız mı? Hani şu Instagram’da, TikTok’ta hep karşımızda olan yanakları çökük, dudakları dolgun, cildi pürüzsüz ve gözleri hep filtreli bir ışıkla parlayan kadınlar var ya… İşte onlara. Eğer bir an bile kendinizi onlarınkiyle kıyasladıysanız, bilin ki yalnız değilsiniz.
Bugün sosyal medyada gördüğümüz “güzellik” hepimizin bildiği gibi neredeyse tamamen filtreli. Fiziksel olarak mümkün olmayan bir beden, simetrik bir yüz, sıfır gözenekli bir cilt ve hep aynı estetik kalıbı… Güzellik artık doğal olmakla değil, ne kadar dijitalleştirilebildiğinle ölçülüyor. Ve bu, özellikle ergenlik çağındaki gençler için ciddi bir tehdit.
Çünkü sosyal medya, “güzelliği” yeniden yazıyor. Hem de çok tehlikeli bir kalemle…
Güzellik mi, sağlık mı?
Günümüzde insanlar “güzel” olmak için sağlığından vazgeçmeye razı. Yeme bozuklukları, aşırı diyetler, hızlı kilo kaybı vaadeden zararlı takviyeler, estetik bağımlılığı… Özellikle gençler üzerindeki etkisini hızla artırıyor. Hepsi de tabi ki bu filtreli dünyaya ayak uydurmak uğruna. Bununla birlikte de anoreksiya nevroza vakaları dünya genelinde inanılmaz bir artışa geçmiş durumda. Üstelik bu gibi hastalıklar sadece bir estetik tercih olmanın ötesinde ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.
Anoreksiya Nervoza, son yıllarda genç kadınlar arasında hızla yayılan, kişinin kilo alma korkusu nedeniyle yemek yemeyi bilinçli şekilde reddetmesiyle ortaya çıkan ve ne yazık ki hala yeterince ciddiye alınmayan bir hastalık. En büyük tetikleyicisi ise toplumsal güzellik baskısı.

Bu hastalıkla birlikte psikolojik bir çöküş de geliyor. Bunları da kalp ritim bozuklukları, böbrek yetmezliği, kas erimeleri ve nihayetinde organ iflası takip ediyor. Yakın zaman önce bu hastalık sebebiyle hayatını kaybeden sosyal medya ünlüsü Nihal Candan, konunun tekrar gündeme gelmesini sağladı. Çok acı bir kayıp elbette. 30 yaşında gencecik bir kadın, yaptığı yanlış tercihler sonucu yaşadığı psikolojik çöküntü ile birlikte yakalandığı bu hastalıktan maalesef kurtulamadı.
Bir başka ünlü isim İrem Derici de bu hastalığa yakalanan ve
çok zor kurtulduğunu ifade eden isimlerden biri.
İrem Derici: “Anoreksiyanın 50 belirtisinin 49’u bende vardı… 42 kiloya düştüm… Kaslarım öylesine eridi ki bir su şişesini bile açamıyordum… Yoğun bakıma düşene kadar tedavi olmadım.”
Peki ya Hollywood’un Acı Gerçekleri
Parıltılı kırmızı halıların arkasında, büyük bir görünme baskısı yatıyor. Hollywood’da birçok yıldız güzellik baskısı yüzünden yeme bozukluklarıyla mücadele etti. İşte bazı çarpıcı örnekler:






- Karen Carpenter, 1983’te anoreksiyadan hayatını kaybettiğinde, dünya ilk kez bu hastalığın ölümcül etkisini fark etti.
- Demi Lovato:
“Medyada zayıf olmayı başarının göstergesi olarak gördüm. Bu beni bitirdi.”
Ünlü şarkıcı, küçük yaşta kameralar önünde büyümenin baskısıyla, anoreksiya ve beden algısı bozukluklarıyla uzun yıllar mücadele etti.
“Makyaj odamda ağladığım günleri hatırlıyorum. Herkes bana kilo vermem gerektiğini ima ediyordu.”- Lily-Rose Depp ise bir dönem internette hep “çok zayıf” olarak anıldı. Sonunda sessizliğini bozdu: “Anoreksiya ile savaştım. Her gün kendime bakıp ‘neden böyleyim’ diye sorguluyordum.”
- Lady Gaga, 15 yaşından beri anoreksiya ile mücadele ettiğini itiraf etti. Kilo alma korkusuyla sürekli yediklerini kusan Gaga, bu açıklamayı genç hayranlarına destek olmak için yaptı.
- Zayn Malik yemek yiyemediği o kötü günleri hayatını yazdığı kitabında anlattı.
- Hillary Duff eskiden kilo almamak için kendini aç bıraktığını ve çekimler sırasında ellerini kullanamayacak kadar güçsüz kaldığını açıkladı.
Şimdi size bir soru: Zayıf olmak mı önemli, sağlıklı olmak mı?
Aklımızda tutmamız gereken en önemli bilgi bedenimizle ilgili her kararın temelinde sağlık yatması gerektiği. Çünkü 34 beden bir pantolona sığmak için aç kalırken, aslında ruhumuz da aç kalıyor. Ve ne yazık ki sağlıklı bir bedenin ideal bir ölçüsü yok.
Toplumda dayatılan ‘ideal beden’ algısı ile ince olmakla güzel olmak arasına kalın bir çizgi çekilmiş durumda.
İstatistikler Korkutuyor:
- Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her 100 genç kızdan 1’i anoreksiya nervoza hastası.
- Anoreksiya, genç kızlar arasında ölüm oranı en yüksek psikiyatrik hastalık.
- Sosyal medya kullanım süresi ile beden memnuniyetsizliği arasında doğrudan bir bağlantı bulunuyor ve sosyal medya kullanan gençlerin %60’ı bedenlerinden memnun değil.
Herkes Aynı Yüzde Buluştu
Zayıf olma takıntısı dışında bir de sosyal medyada tüm yüzlerin artık birbirine benzediği gerçeği var. Bugün Instagram ya da TikTok’a baktığınızda, aynı dudaklar, aynı burun, aynı kaşlar arasında kayboluyoruz. Sanki hepimiz tek bir “güzel yüz” şablonunun farklı varyasyonlarına dönüştük. Günümüz sosyal medya uygulamaları güzellik algımızı tamamen yeniden şekillendirdi. O kadar çok filtre var ki, gerçek yüzler unutuluyor. Yüz tanıma teknolojisi bile artık filtreli fotoğrafları algılayamıyor. Kimileri selfie çekerken bile filtre kullanmadan yüzüne bakmak istemiyor.

Estetik ise artık kişisel bir karar değil, sanki bir zorunluluk gibi dayatıldığından aynı kalıptan çıkmış gibi duran bu yüzler, özellikle gençlerin öz benliklerini sorgulamasına yol açıyor. 17 yaşındaki bir genç kızın favori filtresi ile yüzüne yaptırmak istediği işlem listesinin birebir örtüştüğü bir gerçeklik var artık. Bu bir tesadüf değil. Her birimiz şablonların ele geçirdiği kurbanlara dönüştük.
Farkında mısınız ki bu sadece estetik değil, psikolojik de bir problem.



Kim bu görüntülerin aşırı filtresiz olduğunu söyleyebilir?
Psikolojik Yıkımın Perde Arkası
Beden algı bozukluğu, özgüven eksikliği, depresyon… Tüm bunlar sadece fiziksel değil, ruhsal bir çöküşün parçaları.
Sosyal medya ile geçirilen zaman arttıkça, bu memnuniyetsizlik de artıyor.
Çünkü her fotoğraf, “Sen yeterince güzel değilsin” diye fısıldıyor.
Yani anlayacağınız filtreli görsellerin arkasında “yeterince güzel değilim” düşüncesiyle büyüyen bir kuşak var. Özellikle 11–18 yaş arası gençlerde bu durum, depresyon ve sosyal fobiye de neden olabiliyor. Üstelik bu sadece gençler arasında değil, neredeyse her yaş grubunda var olan bir gerçek. Bu gençlerin anneleri hatta babaları yani bizler de bu girdaba kapılmış gidiyoruz.
Ailelere Büyük Rol Düşüyor
Bu süreçte biz ebeveynlere büyük görev düşüyor. Gençlerin sosyal medyada maruz kaldıkları bu toksik güzellik anlayışına karşı farkındalık oluşturmak çok önemli. Çocuklarla dış görünüşten çok sağlık ve öz değer üzerine konuşmamız, onları sosyal medyadaki kalıplara karşı bilinçlendirmemiz şart. Beden olumlaması, doğal güzelliğin desteklenmesi evde başlıyor. Evde verilen mesajlar her şeyden önemli. Anne babalar, çocuklarına şu üç şeyi unutturmamalı:
- Güzellik çeşitlidir.
- Sağlık her şeyden önce gelir.
- Sosyal medya gerçek değildir.
Çocuklarınızla açık iletişim kurun. Filtreli güzellikleri değil, gerçek hayatı konuşun. Kendi bedeninizi sevdiğinizi göstermek, onlara da aynısını öğretmenin ilk adımıdır.
Sağlıksız Diyetlere Hayır!
Ve elbette bir de sahte umut satan diyetler var. Hızlı sonuç vadeden “3 günde 5 kilo” tipi listeler, sosyal medyada dolaşan şok diyetler metabolizmayı bozuyor, hormonal dengeleri alt üst ediyor. Unutulmaması gereken en önemli şu ki; zayıflamak değil, dengede kalmak önemli. Sağlıklı bir bedenin yolu dengeli beslenmekten, bedenine iyi davranmaktan geçiyor.
“3 günde 5 kilo” gibi vaatlerle gelen diyetler, genç bedenlerde hormonal dengesizlik, kas kaybı, saç dökülmesi ve bağışıklık sistemi sorunlarına yol açıyor. TikTok’ta milyonlarca izlenmeye ulaşan detoks tariflerinin çoğu bilimsel değil. Bunların tuzağında, her seferinde değişen diyet programları, sağdan soldan duyulan yeme-içme fikirleri ile bedenlerimize kısa dönmede zayıflık sunuyor olabiliriz ama uzun dönemde sağlık kaybı yaşanacağı da bir gerçek.
SON SÖZ:
Belki de şimdi artık “güzel” kavramını yeniden tanımlama zamanı. Kusurlarımızla güzel olduğumuzu, sağlıklı bir bedenin ideal bedenden daha kıymetli olduğunu kendimize hatırlatma zamanı. Çünkü güzellik bir beden ölçüsü değil; aslında yaşama sevincimiz, sesimiz, kahkahalarımız, enerjimiz…
Sosyal medya bize ne dayatırsa dayatsın, bizim gerçeğimiz daha değerli. Bunu en çok da gençlere anlatmamız gerekiyor.
Güzellik ölçülmez, hissedilir.
Her vücut biricik, her yüz kendine özgü.Dijital çağın dayattığı kalıpları değil, kendimiz olmanın güzelliğini kutladığımız, belki de en güzel filtrenin, kendimizle barışmak olduğu güzel günlerimiz olsun!
Deniz Çakmakcı