Çocuklarımızın da ama az ama çok deprem gerçeği ile karşı karşıya kaldığı bu günlerde onlara depremin nasıl anlatıldığı çok büyük önem taşıyor.
Özellikle, mantıksal düşünce becerileri henüz gelişmemiş olan 2-7 yaş arası erken dönemdeki çocuklarda deprem farkındalığı oluşturmaya çalışmanın onlarda kaygı bozukluğuna yol açabileceğinin bilinmesi çok önemli. Bu durumun önüne geçebilmek adına yapılabilecekleri Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür’den dinledik.
Yaşına Ve Gelişimine Uygun Açıklama Yapılmalı
Her ne kadar çocuklar uzak tutulmak istense de deprem gerçeğiyle herkes karşı karşıya. Evlerde haber kanalları açık ve tüm aile endişeyle edindiği bilgileri yakınları ile paylaşıyorken çocuklarımızı bu durumun dışında tutabilmek ise oldukça güç olsa da çocukların bilişsel gelişimine uygun davranarak bir yaklaşım sergilemek biz yetişkinlerin sorumluluğu. Bu sebeple çocukların yaşına ve gelişimine uygun bir şekilde onlarla durumu paylaşmak yerinde olacaktır.
2-7 Yaş Grubunda Kaygı Bozukluğu Oluşabilir
2-7 yaş arası erken dönemde çocukların mantıksal düşünme becerisinin henüz gelişmemiş durumda olduğunundan bu yaş grubundaki çocuk eğer maruz kalmadıysa, durumun farkında değil ise deprem ve yaşanılanlarla ilgili detaylı bilgi vermek ve farkındalık yaratmaya çalışmak edinmiş olduğu bilgiyi henüz işleyemeyecek ve anlamlandıramayacak olan bu yaş grubu çocuklarımızda kaygı bozukluğuna yol açabilir.
Deprem Oyuncaklarla Anlatılabilir
Depreme ya da deprem görüntülerine, video ya da haberlerine maruz kalmış bir çocuk bu durumu anlamlandırmaya ihtiyaç duyar. Bu durumda soyut muhakemenin yeterli düzeyde olmadığı çocuklara bu kavramı somut bir şekilde anlatmak yararlı olacaktır. Oyun, çocuklara ulaşmanın en hızlı ve etkili yoludur. Bu sebeple oyuncakları, lego gibi blokları kullanarak depremin oluşumunu ve etkilerini basitçe çocuğa anlatmak çocuğun durumu kavrayabilmesine yardımcı olur. Basit bir dil ile dünyamızdaki doğa olaylarını örneklendirerek güneşin doğması, şimşeklerin çakması kar ve yağmur yağışı gibi depremin de yeryüzünde meydana gelen doğal bir oluşum ile olan sarsıntılar olduğu açıklanabilir. Her birimizde olduğu gibi bilinmezlik çocuklarımıza da kaygı veriyor, durumu ne kadar bilinir hale getirirsek çocuklar o denli güvende hissedeceklerdir.
Duygularını Anlatmalarına Fırsat Verilmeli
Duydukları ve şahit oldukları karşısında endişe ve korku yaşamakta olan çocukların duygularını yaşamalarına fırsat verilmesi gerekli. Çocuğumuzun duygularını anlamak, hissettiklerinin normal olduğunu fark edebilmesini sağlamak ve kendi duygularımızı paylaşmak önemlidir. Yaşananlar karşısında üzgün olduğumuzu söylemek çocuğumuzu endişelendirmek yerine onları rahatlatacaktır. Ebeveynler olarak yanlarında olduğumuzu, onları koruyabileceğimizi, güvende olmak için aldığımız önlemleri, evimizin sağlam ve dayanıklı olduğu ve güvende olduğumuzu anlayacakları şekilde anlatmak çocuklar için rahatlatıcı ve sakinleştirici olacaktır.
Çocuklara Yapıcı Seçenekler Sunulabilir
Çocuklarımızı her olumsuz durumdan korumak istiyor olsak da özellikle daha büyük yaş grubundaki çocuklarımızı bu denli büyük bir felaketten tamamen habersiz tutabilmek olanaksız. Çocuklarımızın yaşını dikkate alarak kısa ve öz bir şekilde durumu aktarmak uygun olacaktır. Zarar gören insanlar için üzüldüğümüzü, onlara yardım gönderebileceğimizi anlatarak yapıcı seçenekler sunabilir ve birlikte uygulayabiliriz. Bu sayede çocuklarımız acının varlığından haberdar olmanın yanı sıra acıyla baş edebilmenin sağlıklı yollarını da öğrenebileceklerdir.
Ebeveynler Yorumlarını Dikkatli Yapmalı
Çocuklarımızın en temel ihtiyacı güvende hissedebilmek. Bu sebeple de ebeveynlerinin ya da bakım veren yetişkinlerin kendi duygularını kontrol edebilmesi, bu zorlu felaket sonrası her birimiz derinden bir acı hissediyor olsak da çocuklarımızın yanında iken haberlerin sınırlandırılması ve çocukların yanında yaşananlarla ilgili yorumlara ve duyulan kaygının dışarı nasıl yansıtıldığına dikkat edilmesi büyük önem taşıyor.
Rutinleri Korunmalı, Güvende Oldukları Hissettirilmeli
Çocukların yaş grubu fark etmeksizin rutinlerinin mümkün olduğunca korunması bu süreçte çok önemli. Güvende hissetmeyen bir çocuğun yeme, uyku, oyun gibi rutinlerinde, ebeveynlerinden ayrılması gereken durumlarda ağlama ve beklenmedik bir hırçınlaşma davranışı sergiliyor olması ailelerin dikkatli olmalarını gösteren sinyaller olarak yorumlanabilir. Çocuklarımızın temel ihtiyacı olan güvenlik hissini destekleyebilmek adına biz ebeveynler sakinliğimizi koruyarak ve onları sevgimizle sarmalayarak güvende hissetmelerini sağlayabilirsek, baş etme becerilerini geliştirmiş ve hayata hazır hale gelmelerini desteklemiş olabiliriz. Uygun şekilde yönetilemeyen durumlarda profesyonel destek almak oluşabilecek daha büyük problemlerin hızlıca önüne geçmemizi sağlayacaktır.