EDİTÖR: ÖZLEM GİRGİN
Köşemin ilk konuğunu, sosyal medyada takip etmekten son derece keyif aldığım , bana iyi gelen, size de iyi geleceğini düşündüğüm bir isimden seçtim, Özlen Çopuroğlu… Kendisini ‘ev kokusu’ hesabından tanıyanlarınız olacaktır.
Eğer zaten onu takip ediyorsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bir çoğunuzun fiziken olmasa da kalben buluştuğuna inanıyorum Özlen’le … Belki paylaşımlarındaki bir duygu ile dokundu hayatınıza, belki verdiği tarifinin lezzeti ile fethetti gönlünüzü veya kitaplarında buldunuz o yakınlığı… Özlen yazmanın gücünü, kalbine iyi gelene odaklanmaktan, güzeli görebilmekten ve kokulardan aldığını söylüyor. Hatta bunu takipçilerine, okuyucularına öyle güzel geçiriyor ki adeta onun kalbine iyi gelen bize iyi geliyor, mutfağında pişen ekmeğin kokusu burnumuza kadar geliyor diyebilirim.
1.Sizi sosyal medyadan tescilli markanız ‘Ev Kokusu’ ile tanıyor olsak da bize göre tescilli birçok markanız daha var. ‘Bilin istedim’ ‘Kalbime iyi geliyor’ ‘Hikayesi var’ ‘Çöpünüzü sevin’ …sizi daha yakından tanıyalım, hikayenizi bilelim istedik. Nasıl aldınız kalemi elinize?
Çünkü her şey gelir geçer, insansa unutur. Unutmamak için yazmaya başladım ben.
Öyle de devam ediyor. İlkokul yıllarından beri severim yazarak ifade etmeyi. Dünyada her an ifade etmeye ya da idrakine zorlandığımız şeyler olur ve şeyler geçer. İşte; o şeyleri unutmamak için bende bıraktığı tortu ya da öğretici anlamı yakından görmek için yazıyorum. Evren, doğa, yaradan; adına ne dersen de bizi bir yüzleşmeye zorladı. Tüm dünya sanki uykuya yatarken bilinçlerimizi, kalbimizi, ruhumuzu uyanışa çağırdı.
Uyandım mı? Yoksa bu bir rüya mı? Korona salgını başladığından bu yana her gün kendime soruyorum: Rüyada mıyım? Bu gerçekten oluyor mu? Şu yaşadığımız şey gerçek mi?
Büyük bir değişime tanık olduğumuzu, büyük bir değişim içinde ve onun parçası olduğumuzu hissediyorum. Bu yaşadıklarımızdan sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Belki de hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. Belki de başımıza gelen bir felaket değil, bir fırsattır. Değişmek, yenilenmek, arınmak, kendimizi tamir etmek için.
Biliyorum ki değişim önce sende başlar; sende, bende, onda… Değişim önce içimizde başlar. İçimizde bir şeyler değişmediği sürece dışarıda da ne varsa aynen sürecektir.
2.Yazarlığınızın yanı sıra sizin reklamcı olduğunuzu da biliyoruz. Bu denli yoğun tempolu bir mesleğiniz varken nasıl karar verdiniz ‘Ev Kokusu’ markasını kurmaya?
Aslında hayatımın içinde iş edindiğim ne varsa hepsi kalbime iyi gelen birbirini besleyen birbirinden güçlenen ve bana ilham veren şeyler. Reklamcılık iletişim okuduğum için profesyonel mesleğim. Marka inşaası, marka yaratımı ve yönetimi işimin özü. Reklamcılığı okurken, aynı zamanda çalışarak başladım. O öğrenme sürecini hem akademik hem uygulamalı eş zamanlı götürmek bana çok büyük bir deneyim kazandırdı. Gençlere hep söylüyorum ertelemeyin ve başlayın. Erken kalkan yol alır. Ev Kokusu ile bugüne kadar hep başka markalar için çalıştığım azmi ve tutkuyu, hevesi kendim için yapmak istedim mahrem bir alan benim için.
3. Ladies First Academy’i de dinlemek isteriz. Kadınların öncelikli olduğu keyifli atölyeleri kapsayan bu fikri hayata geçirme amacınız neydi?
Ulusal ve uluslararası kadın girişimciliğinin desteklendiği çok projede var olma şansım oldu. Kadınların hayallerine yön verildiği zaman, neler yapabileceklerini görmek bana hep büyük motivasyon oldu. Akademi böyle kuruldu.
‘Bildiğini, deneyimlediğini paylaş ki yolları açılsın başkalarının.’ Birinin birine gelişmesi için uzandığı el çok kıymetli. Ben hep öyle elleri tuttum. Şimdi büyüklerimden gördüklerimi ben de hayata vererek yarar sağlamaya çalışıyorum.Hayatın anlamı benim için bu işte. İşe yaramak, sadece kendine değil başkalarına da fayda sağlamak.
4. Paylaşımlarınızda hep huzurun önemini hissettiriyorsunuz. peki size huzur veren 3 şey nedir?
İnanmak, her şeyin geçici olduğunu bilmek ve keşfedilecek şeyler olduğunu bilmek bana çok huzur veriyor.
5. Ev ve iş arasındaki huzuru nasıl sağlıyorsunuz?
İki ayrı alandır, dünyadır iş ve ev.
İşin genelindir, evin mahremin.
Mutfağın, aşım, ekmeğin, evladın, muhabbetin, sofran, çöpün hepsi ikramdır.
Evin ev, işin iş olduğunu çok net bilerek huzuru sağlıyorum ve asli değerleri birbirine karıştırmıyorum. İş huzursuzluğum evime, anıma, şükrüme tesir etmeyecek kadar geçici belki de bunu bildiğim için ilk önceliğim o değil.Yaptığım işimi en iyi şekilde yapma çabasındayım ama iş iştir. Hayatım değil. İşe yaradığım sürece işte varım, bunun geçiciliğini farkında olmak ayaklarınızı yere sağlam basmanıza neden oluyor. Kalıcı olan ailem ve mana.
Çopuroğlu, Ev kokusu hesabında motive eden kuvvetli cümleleri kadar leziz tarifleri ve sunumlarıyla da gönlümüzü fethediyor.
6. İç huzurunuz, dışınıza da yansıyor elbette. Kendinizi iyi hissetmek için neler yaparsınız?
Dua ediyorum beni tazeleyen en büyük gücü duadan alıyorum.
Görmediğim ama varlığını bildiğim kaynağın sonsuz gücüne inanmak beni dengede tutuyor.
Şükrediyorum, dua edebildiğime ve bu idraki hissedebildiğime sonsuz şükrediyorum.
Teşekkür ediyorum, her gün her sabah eksilmeyen aza ve uzuvlarım için, gözüm, kulağım, elim, ayağım, burnum için.
Görüyorum, işitiyorum, düşünüyorum, kokluyorum, dokunuyorum, gitmek için yöneliyorum.
Bunlar olmadan bir günümü düşünemiyorum.
Sonra suyla o temas. O duş, o yüzüne suyu çarpma, ilk yudum kahven, çayın, suyun, ilk lokman,
Yüzüne nemlendirici koruyucunu sürüp, vitiligoma rağmen dört mevsim güneşi selamlamak, aynaya bakıp önce dişlerini gösterip güldüğün kendine günaydının.
Eksik olmasınlar, bu rutinler beni bana iyi hissettirenler.